AK Parti-Erdoğan karşıtlığında buluşan muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanı adayları arasında canhıraş bir rekabet var.
Rekabet şüphesiz siyasetin tadı tuzu, seçim yarışının vazgeçilmezi ama aynı kulvara, aynı hedefle ve aynı güdülenmeyle sokulmuş olmanın “karşı” adaylara yaşattığını görmemek de imkansız.
İP Genel Başkanı Meral Akşener’in bir televizyon yayınında ifade (ifşa) ettiği gibi (“CHP, İP, SP ve HDP olarak bizden Abdullah Gül’ü desteklememiz istendi” dedi… Kim istedi sorusunu savuşturdu) asıl proje, çoklu rekabetle Erdoğan’ın alacağı oyu sağından solundan ufalamaya çalışmak değil Gül etrafında toplaşarak Erdoğan’ın oyunu bölmeyi denemekti. Olamadı.
***
Yıllardır CHP’ye genel başkan olmak için çırpınan Muharrem İnce’ye de şans bu sayede güldü.
O gün bugündür CHP Genel Başkanlığına giden yolun 24 Haziran’da alacağı farktan geçtiği bilgisiyle var gücüyle çalışıyor İnce.
Kemal Bey’in karşısında güç kazandığı kesin. Kılıçdaroğlu ile kıyaslanmayacak bir sinerji yarattığı da ortada.
Lakin ölçek büyüyüp zaman daraldığından mıdır, yoksa zaten potansiyel sınırlı olduğundan mıdır bilinmez, yaptığı gaflarla, yatsıya varmadan ayan olan yalanlarla, peş peşe ettiği çarklarla Genel Başkanı’nı da aratmaz oldu üstelik.
Giderek kendi kendisinin karikatürüne dönüşüyor Muharrem İnce.
Halihazırda ne Kılıçdaroğlu’ndan farkı var, ne Akşener’den. Hatta yerli yersiz dinle, kendi dindarlığıyla ilgili yaptığı açıklamalara bakarsanız, istiyor ki Temel Karamollaoğlu ile arasındaki tek fark sakal olsun. Karşılığında HDP’den üç beş puan gelsin diye, terör suçlamasıyla yargılanan Demirtaş’a da kefil, İnce.
***
Şu bir gerçek ki CHP içi iktidar için de, muhalefet bloku liderliği için de aşırı benzer rakipleriyle yarışıyor Muharrem İnce.
Terörle mücadelede ikircikli tutum, PKK ve FETÖ’ye mağdur halesi üretmesi, Esed’le barışma, Türkiye’deki Suriyelileri katillerine teslim etme, önce Afrin şimdi Kandil operasyonlarında Türkiye’ye destek değil köstek olma hali, AK Parti’nin 16 yılda yaptıklarını yıkma, parlattıklarını satma vaadiyle sık sık pişti oluyor Meral Akşener ile Muharrem İnce.
Haricen iki büyük ve tevil götürmez hatası oldu Muharrem İnce’nin. Biri, FETÖ’nün 15 Temmuz gecesi üzerine suikast timi gönderdiği, PKK’ya Afrin’de ağır hezimet yaşatan, Türkiye’nin minnet duyduğu Temel Paşa’yı apoletlerini sökmekle tehdit etmesi.
Diğeri “Amerikalılar beni aradı, Türkiye FETÖ’yü usulüne uygun istememiş” açıklaması. Üstelik devamını da getirerek vehametini katladı bu ciddiyetsizliğin. Amerikalı “ismimi şimdi açıklama, ben sana söyleyince açıklarsın” demiş. Kim aramış acaba Amerika’dan dershaneci Muharrem Bey’i.
Hadi diyelim ki birileri cüret etmiş, muhatabını müsait bulmuş aramış. Muharrem Bey bu kadar kolay oltaya geldiğini, Amerikalıyım diyen birinden talimat aldığını ne diye ve nasıl gururla anlatabiliyor Türkiye’ye!
Rakip Meral Hanım da boş durmuyor, “duyumlar alıyorum, S400’ler sarayı korumak içinmiş” diyerek talip olduğu makamı ne kadar hak etmediğini ispat halinde.
Ve evet, her iki isim de Türkiye Cumhuriyeti’ne Cumhurbaşkanı olmaya aday!
***
Ortaya uzun erimli, gerçekçi bir siyaset vizyonu koyamamanın neticesi belki biraz da. Günübirlik gündem oluştursun, bir iki siyasi polemikte laf çevirsin, yalan-çarpıtma demeden en ciddi konularda bile gayri ciddi iddialarda bulunsun… E sonra ne olacak?
Bu kadar zor ve sıkıştırılmış bir coğrafyada, ülkenin bunca darlandığı bir zamanda seçmen, devletini ve çoluk çocuğunun geleceğini kendini bile ciddiye almayan kişilere teslim eder mi zannediyorlar? Bunca cıvıklık da fazla değil mi Türkiye muhalefetine bile! Yoksa aynı imam mı arıyor CHP ile İP’i?