Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı yeni müfredat taslağı ilk askıya çıktığı andan itibaren çok tartışıldı. Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, 2. Dünya Savaşı'nda İnönü bahsinin olmadığı ve Atatürk'e yeterince yer verilmediği gibi iddialar dile getirildi. İdeolojik tatmin amaçlı eleştiriler her konuda olduğu gibi burada da enerji israfına yol açıyor, kaliteyi yükseltme sorunu yaratıyor.
Müfredat taslağı, askıda kaldığı süre boyunca 200 bine yakın öneri ve eleştiri aldı.
Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alparslan Durmuş, görüşlerin tamamının tasnif edildikten ve tekrar eden önerilerin çetelesi tutulduktan sonra temel eğitim, orta eğitim ve din eğitimi birimlerindeki bilim uzmanlarınca değerlendirileceğini, kitap yazımı aşamasına ise öneriler dikkate alındıktan sonra geçileceğini ifade etti. Zaten müfredatın eleştiri ve önerilere açılmasının sebebi bu. “Müfredatı Ensar yazacak” gibi manşetler atanların amacı ise başka.
***
Tartışmalı ideolojik başlıklara hiç girmeyi düşünmüyorum, zira meselenin ciddiyetinden çok uzak konular bunlar. Oysa eğitim-öğretim en ciddi meselemiz. Bu konuda katılımcı her çabanın da desteklenmesi gerekiyor.
Müfredat hazırlanırken esas alınan ölçümler hem LYS ve TEOG gibi orta öğretim ve üniversite girişinde uygulanan sınavlarımız hem de PISA ve TIMMS gibi karnemizin pek de iyi olmadığı sınavlar.
Dershane kamburundan kurtulmaya başladıktan sonra eğitim alanında atılan adımların daha iyi sonuç vereceğini ve yakın zamanda uluslararası ölçümlere de bunun yansıyacağını ümit edebiliriz.
Bu amaçla matematik dersi içeriğinde grafik ve veri işleme alanına ağırlık verildiği görülüyor.
Ders içeriklerinin bugünün sorun ve konularına da ışık tutacak kavramları kazandırmaya dönük olması da önemli hususlardan. Müfredat, çocukları Türkiye’nin ve dünyanın en önemli gündemlerinden olan mülteci kavramıyla tanıştırmalı mesela.
Dil öğretiminde eskiye oranla epey yol alınmış. Etkileşimsel dil eğitimi yönteminde anadili öğrenme basamakları takip edilmeye başlanmış. Ancak bunu yeterince görsel ve işitsel materyalle destekleyebiliyor muyuz, maalesef hayır.
***
Derslik ihtiyacından öğretmen ve ders kitaplarının kalitesine kadar eğitim-öğretimi oluşturan tüm öğelerin ülkemizin tamamında üst bir standartta eşitlenmesi hala bir ideal.
Evet, eskiye oranla öğretmen açığımız daha az, tam gün eğitime geçişte çok yol aldık. Ancak eğitim teknolojisinin ve küresel adaptasyonun bu kadar önemli olduğu bir çağda üst kalitede standartlaşmayı başarabilmemiz lazım.
Eğitim alanında çalışan STK ve uzmanların müfredat yenilenmesi aşamasına dahil edilmesi de çok önemli. Lakin dini değerler eğitiminin birinci sınıfta başlamasına itiraz eden kimi kurumlar, çocukların Atatürk kültü ile daha ana sınıfında tanıştırılmasının pedagojik izahını yapabiliyor mu, merak ediyorum.
Müfredata görüş bildiren kurumlardan biri de SETA'nın Eğitim Direktörlüğü. Hazırladıkları rapora göz atma imkanım oldu.
Müfredat ne kadar mükemmel olursa olsun işin ders kitaplarında bittiğini söylüyorlar. Hali hazırdaki kitapların görsel malzeme tasarım ve dil olarak hiç de iç açıcı olmadıklarını söylemek durumundayız.
Raporun öne aldığı bir konu da komisyonların disiplinler arası bakışı yansıtacak şekilde oluşturulması gerektiği.
Müfredatın etkin uygulanmasında eğitim teknolojileri desteği olmazsa olmaz. SETA’nın tespiti, EBA’nın taslak öğretim programları ile iyi ilişkilendirilememiş olduğu yönünde. Müfredat ve ders kitapları çalışmalarında EBA’ya yönelik de iyileştirmelerin yapılması gerekmektedir.
Eğitim-öğretim ciddi mesele. Müfredat konusunda şov amaçlı çığırtkanlıklara kulak asmak yerine bu tür yapıcı eleştiri ve katkıları ciddiye almalıyız.