Türkiye’nin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, milletten aldığı güçle ‘milli seferberlik’ ilan etmesi, bazı çevreleri rahatsız etmiş.. Bunun hukuki anlamda bir ‘seferberlik’ hali olmadığını, milletçe teröre ve terör destekçilerine, yardakçılarına karşı ‘seferber oma’ hali olduğunu elbette biliyorlar..
Ama yine de kaygılanıyorlar.. Haksız da değiller.. Kim kaygılanıyor?.. Kim kaygılanır?..
OHAL ilan edildi bu memlekette.. 15 Temmuz sonrasında..
Söylesenize hanginizin hayatı değişti?.. Hanginiz hissediyorsunuz OHAL’i?..
Ben söyleyeyim.. Vatan hainleri, memlekete kast edenler, bu topraklara ait olmayan kökü yabancı gizli servislerdeki ihanet odakları, teröristler ve terör seviciler, millet-devlet düşmanları hissetti OHAL’i.. Bana sorarsanız tam da hissetmedi ama!.. Masum vatandaş, okuluna, işine, evine gidip-gelen kimsenin düzeni değişmedi.. Bugün gerekli görüldüğü taktirde yeni ek tedbirler de alınırsa bundan kaygı duyacak olan da yine bu zararlı organizmalar olacak.. “Bunlar sıkıyönetimi getirerek bizim malımıza mülkümüze çökecek, banka hesaplarımızdaki paralara el koyacak” gibi kaygıları yükseltenler var.. Arkadaş, zaten OHAL şartlarındayız.. Kimin herhangi bir terör örgütüyle organik-inorganik ilişkisi, bağı-bağlantısı varsa zaten gereken yapılır.. Ki yapılıyor da.. Bana sorarsanız tam da değil ama!.. Eğer 15 Temmuz’da milletin tepesine bombalar yağdırmış olan FETÖ’ye para aktardığın tespit edilirse elbette kork.. Eğer 44 vatan evlâdını şehid verdiğimiz Beşiktaş saldırısının faili PKK’yı destekliyorsan elbette kork.. Adı üstünde zaten.. Bu ‘MİLLİ’ seferberlik.. İlk önce bakılacak olan o..
Aynı numaralar
Sahipleri tarafından “BirGün” diye çağırılan şey “Cesareti çok yetkili birinden alıyorlar” başlığıyla çıkmış dün.. Öğrencileri iple poz veren öğretmeni, Abdülkadir Şen’in sosyal medyadaki isyanını ve Fazıl Say konserine dalmaya çalışan satırlıyı öne çıkararak.. Bu şey, kendince bir araya topladığı birbirine benzemez bir kaç olaydan yola çıkarak, kıt zekasınca iktidarı ya da Beştepe’yi sorumlu göstermeye çalışıyor.. Baştan aşağı mezhep bülteni olarak çıkan bir gazetede, Abdülkadir Şen’in haklı isyanını “mezhepsel kışkırtma” diye anmaları zaten kâfi derecede komik.. Ona diyecek söz yok.. Fakat ‘Satırla Klasik Müzik konseri baskını’ nedir yahu?.. Açıkça ‘operasyon’ olduğu görülen, sapır sapır dökülen, neresinden tutsanız elinizde kalan bir eylem.. Düşünsenize bir defa.. Satırla mekân basacak kadar kör ve karanlık bir kafadan bahsediyoruz.. Ama bastığı yer İzmir’de Fazıl Say konseri.. Aklınız kesiyor mu hiç?.. Adam Fazıl Say’dan haberdar, konser vereceği mekanı-saati takip ediyor, sanatçının düşüncelerine falan hakim… Ama satırlı! Akıllı olun.. Operasyon çekerken de akıllı olun.. Satırlı adam bassa bassa meyhane basar kerhane basar.. 28 Şubat’ın Doğan Grubu üzerinden yaptığı numaraları şimdi de bunlar üstlenmiş.. Aklımı koru..
Balık değil o balığın resmi!
Murat Boz’un başı sağlık emekçileriyle dertte.. Olay şu.. Murat Boz’un, başrolünde oynadığı bir filmde, hemşireler, mini etekli ve galiba biraz da hoppa-zıppa gösterilmiş.. Sağlık-Sen ayağa kalkmış hemen: “Hemşirelerimiz rencide oluyor”.. Picasso’ya atfedilen bir hikaye vardır.. Çizdiği balık resmini bir şeye benzetemeyen bir sanatseverin bu eleştirisi üzerine Picasso’nun;“o balık değil, balık resmi” dediği nakledilir.. Sağlık-Sen’e bunu anlatın bir zahmet.. Film o film..