Yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi, hatada ısrar etmeyi siyasette istikrar sanıyor.
Parti tarihi neredeyse, milletin vekillerinin TBMM’de hazırladığı yasaları Anayasa Mahkemesi’nde iptal ettirmeye çalışma tarihi. Meclis’te, kamuoyu önünde, sandıkta alınamayan siyasi sonucu hukukçulardan oluşan teknik bir heyete aldırmaya çalışmak bir acziyet aslında.
Lakin Türkiye’de siyasi sistem yakın döneme kadar böyle işledi. Kâh askeri bürokrasi, kâh yargı bürokrasisi sayesinde halkın seçtiklerinin değil vesayet düzeneğini kuranların dediği oldu.
CHP’nin hükümet olmasına da gerek kalmadı böylece. Görüşleri hep iktidardaydı çünkü.
Vesayet düzenini uzun süre Kemalizm eliyle kullanan neo-kolonyalistler, Kemalizm’in gerilemekte olduğunu görünce yeni vesayetçiler olarak Gülenizm’i soktular sisteme.
Yakın tarihimizin tüm büyük davaları FETÖ’nün yargıya ilgisinin ispatı niteliğindedir bu anlamda. Hedefin devleti, millet iradesinden soyarak ele geçirmek olduğu; niyet anlaşılınca 15 Temmuz’da fiilen işgale kalkışıldığı açıktır.
Bu kadar sofistike bir işgal örgütüyle mücadele edilirken ne hikmetse CHP, mücadelenin bir parçası ve kolaylaştırıcısı olmak yerine örgütün savunucusu olmayı seçiyor.
Nitekim iki Kanun Hükmünde Kararname’yi (KHK) iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürdü Eylül ayı içinde. AYM ‘yetkisizlik’ nedeniyle reddetti.
CHP’nin ilk tepkisi “skandal” oldu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise CHP’nin anayasayı çiğnediğini ilan ederek skandalın sahibini işaret etti.
Anayasa hukukçularının da altını çizdiği üç temel hatası var CHP’nin.
BİR: CHP söz konusu KHK’yi anayasal bir hükme değil 1990 tarihli bir AYM kararına dayandırarak götürdü yüksek mahkemeye.
İKİ: KHK’lara karşı AYM’de iptal davası açılamayacağı Anayasal bir hükümdür: “olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’in anayasaya aykırılığı iddiasıyla dava açılamaz.”
ÜÇ: KHK çıkarma yetkisi OHAL kapsamında Hükümet’e aittir. OHAL, anayasal düzeni koruması için Anayasanın Hükümete tanıdığı bir yetkidir.
CHP anayasanın açık hükümlerini bilmiyor olabilir mi?
AYM’nin anayasal çerçevede kalıp CHP’nin kendisini çekmek istediği suç mahalline tevessül etmemesi yüksek yargının hem hukuka riayeti, hem içinde bulunduğumuz varoluşsal tehdidi görmesi bakımından sevindiricidir.
Fetullahçı terör-işgal örgütünün Türkiye için hazırladığı kumpası ısrarla görmeyerek siyaseten büyük hata yapıyor CHP. 15 Temmuz’u unutuyor, Hükümet OHAL’i gıcıklığına ilan etmiş gibi tutum alıyor.
Levent Gök, Selin Sayek Böke gibi isimlerin “CHP OHAL’e başından beri karşı. OHAL Türkiye’ye değil AKP’ye lazım” türünden değerlendirmeleri son derece gayri ciddi.
241 şehidin, 2000’den fazla gazinin olduğu, Meclis’imizin bombalandığı, Cumhurbaşkanımızın öldürülmek istendiği kanlı bir gerçekliğin üzerinden henüz sadece üç ay geçmişken Türkiye’nin ana muhalefet partisinin bunları söylemesi nedendir? Hainlik değilse bu -çok af edersiniz ama- resmen “cıvıklık” değil midir?
FETÖ gerçeğini mi hafife alıyor CHP yoksa 15 Temmuz’u mu azımsıyor?
Bu ülkenin kahraman insanları vatan savunmak için tankların önüne çıkmışken CHP makarna kuyruğunda mıydı ki anlamadı olayın vahametini?
***
Devlet Bahçeli’nin başkanlık çıkışı bir kez daha gösterdi ki;
CHP Türkiye gerçeklerinden ne kadar kopuksa MHP o kadar farkında.
Kılıçdaroğlu en hayati konularda bile flu; Bahçeli son derece net.
CHP Türkiye’nin bekasını riske ederken MHP kurtuluş mücadelesinde.
CHP teröristlerin işini kolaylaştırıp devletin işini zorlaştırırken MHP hep devletten yana.
CHP ve HDP siyaseten yanlış bir alanda beyhude bir çaba içinde. MHP’yi AK Parti’ye koltuk değneği olmakla itham etmek çözüm değil dedikodu üretmektir aslında. Gerçi Sayın Bahçeli dünkü açıklamasında muhalefetin yakıştırmalarını “siyaseti zenginleştirecek tartışma” diye nitelemiş ama olsun. Epeydir yapıcı bir siyaset izliyor MHP.