Polislerle “ağabey” diye konuşan mezarlık nümayişçileri kim?
Bulunmalıdır.
Hangi polisler, ırkçı saldırganların “ağabey” hitabını sorgusuz sualsiz kabul etmiştir.
Derhal tespit edip, gerekli cezai müeyyide uygulanmalıdır.
Savcılık, mezarlık nümayişçileri hakkında soruşturma başlatmış, bazı kişiler gözaltına aldırmış.
Bunlar ciddiyetle takip edilmelidir.
Hatun Tuğluk kimdir?
Hatun Tuğluk, öncelikle bir annedir. Doğurdukları siyaseten nereye savrulmuş olursa olsun (ya da hangi siyasi yelpazede bulunursa bulunsun), annelik niteliğinden bir şey yitirmez.
Bizim inancımız ve kültürümüz, öncelikle cenazeye saygıyı öğütler... Vefat eden kişi hangi siyasi yelpazede, hangi inanç dairesinde yer alırsa alsın, bu durum değişmez
İslamî ve insanî bir ölçüdür bu.
İkincisi... Vefat etmiş kişinin nereye defnedileceğine ailesi karar verir.
Nitekim Hatun Tuğluk “aile kararı” gereğince, Ankara’da bir mezarlıkta defnedilmiştir.
Daha doğrusu, ırkçı nümayişçilerin saldırısı yüzünden defnedilememiştir.
Söz konusu yer, Müslüman mezarlığıdır. “Alevi mezarlığı” diye bir yer olmadığına/olmayacağına göre, inansın ya da inanmasın, kafa kâğıdında “İslam” yazan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi, Hatun Tuğluk, Alevi yurttaşlarımızın da defnedildiği bir mezarlıkta son yolculuğuna uğurlanacaktı. Ama ırkçı nümayişçilerin saldırısı buna mani oldu. Cenaze, Tunceli’ye götürüldü, başka bir Müslüman mezarlığına defnedildi.
Bazı nümayişçilerin “Buraya Aleviler gömülemez” diye bağırdığı iddia ediliyor.
Ki, bu ırkçılıktır, bölücülüktür, insan düşmanlığıdır.
Oraya Aleviler gömülür.
Sünniler de gömülür.
Çünkü Alevilik de, Sünnilik de, İslam dairesi içindedir. İslam dairesi içindeki iki farklı kavrayıştır.
Bu topraklara, Ermeniler de gömülür, yüzyıllardır gömülmektedir. (Nümayişçiler, ayrıca, “Ermeniler bu topraklara gömülemez” diye slogan atmış.)
Bu ülkenin vatandaşı olan Ermeniler, Yahudiler, Hıristiyanlar, bu topraklarda kendilerine tahsis edilmiş alanda cenazelerini defnederler.
Buna karşı çıkmak da ırkçılıktır, bölücülüktür, insan düşmanlığıdır.
Bitmiştir.
NOT 1
Hasan Cemalabimiz bazı yazılarını “meczup zekâsına” seslenir gibi yazıyor.
Ben de bu yolu izledim.
Irkçılığı ve bölücülüğü “doğal hal” sayan nümayişçilerin anlayabilmesi için, özellikle basitleştirerek ve meczup zekâsının kavrayacağı bir dille anlatmaya çalıştım. O nümayişçileri “meczup” saydığımdan değil elbette... Meczup, umumiyetle ne yaptığını bilmez. Bunlar ne yaptıklarını da, hangi kötülük tohumlarını ektiklerini de çok iyi biliyorlar.
NOT 2
Ben, “Para sayma makinelerinin, ayakkabı kutularının, montajlanmış ses kayıtlarının, ortalığa saçılmış tapelerin ve bilumum kirli varakanın bir mizansenin ‘tamamlayıcı aparatları’ olduğunu bilmiyor musun?” diyorum.
O, “Soda iç” diyor.
Ben, “Hem, 17/25 tertibinin ortaya çıkardığı Amerikan tazyikinin bir ‘milli mesele’ olduğunu söyleyeceksin, hem de bu milli meseleyi birilerinin ‘kol saati’yle sembolize ettiği sözde yolsuzluk dosyalarıyla “irtibatlandırarak’ anlamaya ve açıklamaya çalışacaksın... Başka örnek mi bulamadın?” diyorum.
O, “Soda iç” diyor.
Böylece tartışmış oluyoruz.
Dünkü yazıma da tartışma adabına uygun bir cevap vermesini bekliyorum.
Soda örneğini kullandığına göre, yeni ve orijinal şeyler söyleyebilir.
Mesela, “Gargara yap” diyebilir.
Çok yakışacaktır!