Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta TRT canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtlarken, daha önce hukuksuz bir hükme gerekçe olsun diye kullanılan ve o dönemi yaşayanların acı hatıralar ve farklı duygularla zihninin tavan arasına kaldırdığı bir terimi kullanıverdi. "Metastaz" dedi.
Kendisine yöneltilen “FETÖ temizlendi diyebilir miyiz” sorusuna cevaben şunları söyledi Cumhurbaşkanı: “Hayır. Hayır. Daha yapılacak çok operasyon var. Biz FETÖ olayına 2010'dan sonra tam manasıyla vakıf olabildik. Biz bunların bu şekilde ihanet içinde olmasını doğrusu hiç düşünmedik. Devletin içinde, kurumlarda, polisimizde, askerimizde, her yerde var, var oğlu var. Bu adeta metastaz yapmış. Bütün bünyeyi sarmış”.
***
Hakikaten öyle. Türkiye'ye tasallut eden el sinsi olsa da bela büyük bir belaydı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamudan ihraç edilenlerle kapatılan kuruluşların itirazlarını değerlendiren OHAL Komisyonunun Temmuz 2018'de paylaştığı rakamlar FETÖ illetini tüm boyutlarıyla ortaya serdi aslında.
Buna göre kamudan ihraç edilen kişi sayısı 125 bin 678. İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı başta olmak üzere her bakanlığa, hemen kamu kurumuna, akademiye, sivil alana sızmış, bulundukları yerde paralel bir hiyerarşi oluşturarak haksız yollarla elde ettikleri yetkileri emrinde oldukları küresel gücün önüne sermişlerdi.
Ayrıca okul, dernek, vakıf, sendika, federasyon, konfederasyon görünümlü 3 bine yakın FETÖ yapılanması kapatıldı bu süreçte.
***
Rakam büyük, hasar hiç az değil.
FETÖ'nün 40 yılı aşkın bir süre boyunca devlet ve toplum içinde sinsice örgütlendiği, bilhassa 12 Eylül ve 28 Şubat darbe yönetimleri eliyle gözetildiği unutulmamalı.
15 Temmuz işgal girişimi ve devleti-toplumu içerden çürütme hedefi Allah'a şükür boşa çıkarılmış olsa da söz konusu örgütün alameti farikası hızla yeni bir şekle girebilmesi.
Üstelik hala varlar. Hala kriptolar yakalanıyor, yargılanıp çıkanlar yahut içerde öbekleşenler yeni yöntemlerle yeniden örgüte bağlanıyor.
Bir türlü bitmiyor yani FETÖ. Hem yeniden yayılıyor, hem başkalaşım geçiriyor.
O yüzden FETÖ gerçeğiyle çok örtüşen bir ifade "metastaz".
***
Ama bir de metastazın ilk tespiti ve nasıl kullanıldığı gerçeği var. Kimler tarafından nasıl manipüle edildiği...
Hatırlanacağı üzere "metastaz" kavramını siyasi-toplumsal-hukuki bir üçgende ilk kullanan kişiydi Vural Savaş. 28 Şubat döneminin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı.
Refah Partisi'nin ardından Fazilet Partisi'nin de kapatılması için hazırladığı iddianamede, meşru bir siyasi partiye, siyasetçilere ve oy veren milyonlarca insana "kan emici vampirler", "bünyeyi saran metastaz yapmış habis ur" gibi tanımlamalar kullanabilmişti Vural Savaş.
Manipülasyonu yapan kimdi? Muhtemelen hakiki bir damarın tespit ettiği FETÖ yapılanmasını gösterip makul çoğunluğu, onların meşru siyasi partilerini, STK'larını, sermayesini ve kamuda çalışan, üniversitede ya da imam hatiplerde okuyan insan kaynağını biçen el kimin eliydi?
Anadolu insanını biçerek yerine -sanki dini bir grupmuş, sanki bu ülkenin çocuklarıymış, sanki sadece eğitimle ilgililermiş gibi yapabilen- dışarlıklı bir terör örgütünü koyan ve saklayan kimdi?
***
Metastaz tanımı FETÖ için doğru olduğu halde, bu tespiti manipüle ederek Türkiye toplumunun ana omurgasını zedeleyen o ele, o akla karşı çok dikkatli olmak zorundayız.
28 Şubat'ın üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen o el bir kez daha araziye uyup ana desen içinde kaybolmayı deneyerek yeniden tutunmaya çalışıyor olabilir mi?
Neresi ana desen?
Vesayetten temizlenen, demokrasinin, sandığın "yüceltildiği", sivil iradenin üstün tutulduğu siyasi alan!
Seçim arafesindeyken sandık için birleştirilen yapbozun parçalarına bir de böyle bakmakta fayda var.