Geçtiğimiz Perşembe, Sabiha Gökçen’de Ankara uçağından inip, telefonumu açtığım an, hattın diğer ucunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu:
Merak ettim, bugün, Settar Aslan’ın (Öz Orman İş Sendikası Başkanı) yaptığı konuşmayı siz mi kaleme aldınız, mükemmel bir konuşmaydı, hatta siyasetin üstüne de çıkan bir kimliği vardı…
“İltifatınız için teşekkür ederim Sayın Bakan” diye yanıtladım, “hatta ben de konuşma sırasında Fadime Özkan’a sanki kürsüde ben konuşuyorum dedim ama tek kelimesine bile katkım yok, özellikle sermaye sözcülerine örnek olacak bir konuşmaydı…”
Günümüz sorunlarına net bakış
Settar Aslan’ın sendikasının genel kurulunda emek kesimi adına dile getirdiği şu görüşler önemliydi:
Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası verilerine göre;
- Dünyadaki en zengin 42 kişinin mal varlığı, dünya nüfusunun yarısını oluşturan 3.6 milyar insanın mal varlığına eşittir.
Artık dünyamız, GELİŞMİŞ ülkeler ile GELİŞMEMİŞ ülkeler arasındaki gelir adaletsizliğini taşıyamaz hale geldi.
Diğer taraftan; zengin ülkeler, yoksullar üzerinde, sürekli bir terör ve savaş baskısı oluşturuyor. Küresel güçlerin tezgâhladığı savaş ve terör belası, maalesef yoksul ülkeleri vuruyor.
Oysa bilmeliler ki; Dünyanın dörtte üçü aç, sefil ve perişan ise, geri kalan zengin azınlığın da rahat ve huzuru olamaz.
Emperyalizme tokat vuran sözler
Bitmedi, şu sözler de kaydedilmeli:
Gelişmiş ülkeler; diğer ülkelere, ya ‘sömürülecek’, ya da ‘terbiye edilecek’ muamelesi yapmayı kendilerine ‘hak’ görüyor.
Ve ne yazık ki, artık güvenli bir dünyada yaşamıyoruz.
Küresel egemenler; dillerinden düşürmedikleri evrensel değerleri, temel hak ve özgürlükleri, demokrasiyi kendi elleriyle yok ediyor.
Küresel egemenler; demokrasi nimetlerini, diğer ülkelere çok görüyor.
Konsolosluklarında adam doğrayan zalimleri, milyar dolarlık çıkarları karşılığında temize çıkarıyor…
Seçilmişlere darbe yaparak, binlerce masumun kanına giren cuntacıları, kırmızı halıyla karşılıyor.
Türkiye ve Venezuela gibi ülkelerde, halk iradesiyle seçilmiş liderleri, ‘diktatör’ diye itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Türkiye’de darbeye kalkışan bir meczup, Pensilvanya’da, ABD koruması altında tutuluyor.
(…) Hangi aklı başında insan, bütün bunları demokrasiyle, dünya barışıyla izah edebilir?
Sayın Erdoğan, sırtınızı bu kesime yaslamalısınız
Settar Aslan’ın çizdiği tablo, emperyal ekonomik kuşatmayı yarmadaemek kesiminin hayati önemini işaret ediyor, çünkü o kesim belli ki, 21’nci yüzyılı çok iyi okumuş, doğru bir duruş sergiliyor.
Anti-emperyalist mücadelede milli-yerli zemin ve küresel dayanışma kimliği…
Türkiye’yi, sermaye kesiminin tabulaştırdığı neo-liberal uygulamalar ile arkaik solculuk ve kripto Atatürkçülük hattına sıkıştırmaya çalışan emperyalist/işbirlikçi kumpasları boşa çıkaracak duruş, budur.
Sayın Erdoğan…
Beka mücadelesinde sırtınızı dayayacağınız kesim, emperyal ekonomistlerin laflarını papağan gibi tekrarlayanlar değil, emek kesimidir.
Çıkın, Türkiye’nin karşılaştığı sorunları net olarak anlatın, ne tür bir fedakarlıkla bu kurtuluş savaşını vereceğimizi kitlelere aktarın…
Unutmayın, Mustafa Kemal, kurtuluş mücadelesine başlarken, millete üç öküz vaat etmedi, aksine, iki öküzünden birini bana vereceksin, şu nedenle dedi, millet de kapı gibi arkasında durdu…
Kuşkusuz, yola sosyal adaletten başlamak, hakça bölüşülmeyen milli servetin servet olmadığını anlatmak esastır.
Türkiye, bankalardaki mevduatın yüzde 55’ine sahip yüzde 1’in tercihleriyle yürüyemez, BEKA DOKTRİNİ ekonomiden başlamalıdır.
Beka mücadelesi, parasını Dolar’a çevirip üzerine yatanlar ile değil, üretimin tüm alanlarında fedakarlıklarını koruyan, finans oligarşisinin ezdiği sanayiciler/yatırımcılar ve emek kesimi ile omuz omuza verilir. NOKTA.