MEKKE-İ MÜKERREME- Mekke Hz. İbrahim’in ilahi emirle Kabe’yi inşa ettiği mukaddes belde. Son peygamber Efendimiz aleyhisselamın dünyayı teşrif ettiği, nübüvvetle müjdelendiği, her köşesinde aziz hatıralarının vücud bulduğu kutsal şehir.
Harem sınırlarıyla önce müslümanlara sonra bütün inanlığa tabiatı koruma mesajı veren, ağacının otunun, börtü böceği dahil av hayvanlarının dahi korumaya alındığı orijinalitenin muhafaza edilmesi emrolunan kutsal topraklar. Ya da ilk ve ebedi milli park.
Böylesi mutena hususiyetlere sahip bir bölgeye girdiğimizde her köşesinde o muazzam hatıraları hafızamızda canlandıracak tarihi simgeler görmemiz gerekir, her adımda tarihinin üzerimize üzerimize gelmesi gerekir.
Öyle hayal ederiz.
***
Heyhat! Bir kaç zikir panosu dışında şehrin ve bölgenin kutsiyetini hatırlatan hiçbir şehircilik alameti yok.
Aksine ilahi kudrete meydan okurcasına dikilmiş hiçbir mimari özelliği bulunmayan gökdelenlerle karşlaşıyoruz. Kabe şehrin simgesi olmaktan çıkmış yerini Zemzem Tower almış maalesef.
Gökdelenlerin bazı camlarına Arap mimarisini hatırlatan birkaç ahşap kafesle güya estetik yakalamışlar.
Burada hatırlatalım ki İslami mimaride dikey değil yatay kalkınma esastır. 30-40 metre boyunda minare yapan ecdad, dikkat edin inşa ettiği evler ve binalar genelde iki kattır en fazla üç. Yapamadıkları için değil medeniyetimizde yatay mimari esas olduğu için.
***
Bu mimari esası biz müslümanların önce mukaddes bedelerde görmemiz gerekir. Hele de Mekke’de.
Beytullah yani Allah’ın evinden daha yüksek bina yapmak hangi estetik ve hangi edep anlayışına ve hangi inceliğe sığar?!
Beytullah’ı çevreleyen bölgede Kabe’den daha yüsek bina yapmamak gerekir. Nereden bakılsa Kabe’nin görülmesi gerekir.
Şimdi durum tam aksine. Bırakın Kabe’yi görmeyi gökdelenlerden şehrin ilerisini görmeniz bile mümkün değil. Kabe’yi beton yığını halindeki Harem binasına bile girseniz görmeniz mümkün değil.
***
ABD’nin gökdelenlerini taklit etmişler amma Washington DC’de kongre binasının kubbesinden daha yüksek bina bulunmamasının mantığını kavrayamamışlar!
Yıkılan ve şimdilerde yüksekçe monte edilen Osmanlı revakları normalde hem Kabe’den yüksek değildi hem de kapı konmadığı için Kabe her taraftan görülürdü!
Harem-i Şerif’in genişletme projesi de dev bir proje. Bu proje Mekke’de değil de başka bir şehirde olsaydı ayakta alkışlardım. Amma Kabe’yi gölgelediği için bana göre ruhsuz bir proje.
***
Mekke’deki mimari durum maalesef ne İslam mimarisinin temel esaslarına uyumu ne ne şehrin dini ve tarihi mazisini göz önünde bulunduran bir anlayışı yansıtmıyor.
Tabii bunda Suudi yönetimine ve üniversitelerine hakim olan dini algılamanın da etkisi var.
Kabe dışında Mekke’de tarih adına ne bir eser ne bir iz ne de bir işaret yok kalmamış bırakmamışlar!
Mekke’ye girdiğinizde mesela Mescid-i Aksa’ya girdiğinizde hissettiğiniz duyguları bulamıyorsunuz. Mescid-i Aksa’daki tarihi doku sizi anında başka bir aleme götüyor. Mekke’de ise mendebur suratlı gökdelenler, beton yığını ve sütun ormanı harem binası beklediğiniz/ özlediğiniz duyguları uyandırmıyor.
Yalnız bir konuda Suudilerin hakkını verelim, haremeynin temizliğini Allah için mükemmel yapıyorlar, helal olsun. Biz birkaç bin kişilik organizasyonlarda insanlara su yetiştiremezken, temizlik ihtiyaçlarını karşılayamazken onlar milyonarca insanın kirlettikleri alanları anında temizleme ve ihtiyaçlarını karşılama başarısı gösteriyorlar.
Şehirde değil ama Harem’deki temizlik mükemmel!