Anayasada yapılması öngörülen değişiklikle Meclis’in devre dışı bırakılacağı iddiası üzerinden “diktatörlük” suçlaması getiren CHP’nin yaptığı nedir Allah aşkına?
Cumhurbaşkanlığı sistemi eşittir diktatörlük denklemi üzerinden laf üreten CHP’nin, görünen o ki ne siyaset kurumuna saygısı var, ne de Meclis ve millet iradesine…
Yapılmak istenen şey nedir?
Başbakanlık yetkilerinin, milletin doğrudan seçeceği Cumhurbaşkanına devridir.
Aradan Başbakanlık makamı çıkartılarak yürütme organı tekleştiriliyor.
İkili bir yürütme organı üzerinden ortaya çıkan siyasal krizleri aşmayı amaçlayan ve milletin kendisinin doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanı marifetiyle yönetileceği bir sistemin diktatörlük olarak nitelendirilmesi hakikaten kabak tadıvermeye başladı.
Meclis’in devre dışı bırakılacağı iddiası kocaman bir çarpıtmadan ibaret…
Esasen Meclis’i devre dışı bırakan CHP zihniyetidir.
Sadece Meclis’i değil, millet iradesini de hiçleştiren bu CHP zihniyeti tehlikeli bir biçimde küstah ve tehditkâr bir dile yaslanmaktadır.
Kılıçdaroğlu’nun son günlerde açığa vurduğu dil, tahammül ötesi bir iç savaş çığırtkanlığı üzerine oturmaktadır.
Her gün akla ziyan suçlamalarla, dahası ve en fenası hakaret ve tehditlerle demokratik siyasetin özünü tahrip ederek toplumsal barışı bozan Kılıçdaroğlu, sahiden çizmeyi aşıyor artık.
***
Şimdi doğru oturup doğru konuşalım.
Yapılmak istenen sadece hükümet biçimiyle alakalı kısmi bir anayasal değişikliktir, topyekûn yeni bir anayasa değil. O yüzden, konsensüs olmadan anayasanın yapılamayacağı iddiası hoş gibi görünen ama boş bir iddiadır. CHP ve HDP istemiyor diye Meclis’te çoğunluğu bulunan AK Parti ve MHP’nin idari sistem değişikliğine dair anayasal bir değişikliğe asla kalkışmaması gerektiğine dair tehditkâr ifadeler, her şeyden önce Meclis’in iradesine çok büyük bir saygısızlıktır. Ne yani, CHP ve HDP karşı çıkıyor diye anayasal değişiklikler yapılmayacak mı? Asıl o zaman Meclis iradesi azınlık bir güruh tarafından bloke edilmiş olmuyor mu? Prensip olarak Meclis, dilediği her konuda, her türlü anayasal değişikliği yapma hakkına sahiptir. Başka türlüsü Meclis iradesinin devre dışı bırakılması anlamına gelir.
Meclis, millete rağmen veya milletten kaçırarak bir değişiklik yapma yoluna gitmemektedir. Her hâlûkârda son sözü milletin söyleyeceği bir süreç söz konusu. Bir başka deyişle, öngörülen yeni hükümet biçimiyle ilgili son kararı millet sandıkta verecektir. Kimsenin Meclis’teki çoğunluğu üzerinden, millet iradesini devre dışı bırakmak gibi bir amacı yok. Tam tersine, Meclis’te referandum seçeneğini devreden çıkartan 367 sayısına ulaşılsa bile bu değişikliğin millete götürüleceğini vadeden bir iktidar partisi var.
***
CHP’nin “Meclis rejim değişikliğini görüşemez” iddiası hem bir çarpıtma, hem de derin bir güvensizlik içeriyor.
Çarpıtma şu: Cumhurbaşkanlığı sistemiyle rejim değişmiyor, sadece hükümet modeli değişiyor.
CHP’nin rejimden kastı Cumhuriyet ise şayet; Cumhuriyetle ne AK Parti’nin, ne de MHP’nin bir sorunu var.
Yok kastı laiklik ise, bu da akla ziyan bir iddia olur.
Çünkü yürütme organın tekleştirilmesinin laiklikle hiçbir alakası olamaz.
Hem, CHP’nin kendi laikçilik anlayışını bir “din” veya “dogma” gibi dayatması da demokrasiyle bağdaşmaz.
Herkesin din yorumu da, laiklik yorumu da kendinedir.
Bu ülkenin, bu devletin, bu rejimin sahibi CHP değil, millettir...
Kendini efendi/sahip gören CHP zihniyeti, bir daha geri gelmemek üzere tarihe uğurlanmıştır.
CHP, anayasa değişikliğinin millet tarafından reddedileceğini söyleyip duruyor. İyi hoş, o zaman ortamı bu kadar germenin ve iç savaş çığırtkanlığı yapmanın manası ne?
Meclis’in iradesini yok sayan ve millete güvensizliği esas alan CHP zihniyeti, özünde “azınlık diktatörlüğü”nü barındırmaktadır.
Anayasa değişikliğine “evet” diyenlerin “hain” olduğunu söyleyenlerin, Meclis’e ve millete saygılarının olduğu söylenebilir mi?