Zerre kadar puan kaybına tahammülü olmayan G.Saray; “Vakit nakittir” deyip, zaman kaybetmeden Başakşehir’e yüklenmeye başladı. Temposu da yüksekti... Ancak, aradan 20 dakika kadar geçen süre içerisinde; Rodrigues ve Nagatoma’nin iki cılız şutu dışında etkili olamadı. Yani, yüksek tempolu ve hırslı oynamasının hiçbir faydasını görmedi.
Sonuç alamayınca, iştah kaybına uğradı. O kadar ki, ilk 5 dakikada attığı iki şut dışındaki tek etkili vuruşu, aradan 20 dakika geçtikten sonra ancak gelebildi. Onda da, Belhanda kaleciye teslim etti.
Başakşehir, rakibinin sonuçsuz/ürünsüz/etkisiz atakları karşısında; o ana kadar ki durgun tavrını, tehditkâr bir üsluba dönüştürdü. Elia ve Adebayor’la fırsatlar da buldu. Ama maç genelde, tarafların “Gürültüye gitmemeyim” endişesiyle kontrollu geçiyordu. Maç, heyecan motifini devreye sokamadan sıradanlaştı.
***
Benden başka yazan yok ama, neyse... G.Saray, ligin gizli faul yapan en becerikli ekibi... Biraz da hakem kontenjanından yararlanıp, açıkça olanlardan da pek ceza almıyor. Dün gece de, hakem yine G.Saray’ın bu tür gizli faullerinden birini görmeyince (Ya da vermeyince); Emre Belözoğlu çileden çıktı. Hakeme sert itirazdan sarı kart gördü.
G.Saray’ın sürekli ve gizli faul ustaları Feghouli, Serdar Aziz, Mariano, Belhanda’nın şarjları nizami değil... Mariano, rakibinin ayak bileğine basmakla kırmızı kart bile görebilirdi.
***
Maçta yok dediğimiz heyecan unsuru, ikinci yarıda kendini gösterdi. Mariano, jeneriklik şahane bir gol attı. Maç uyuşukluktan tamamen kurtuldu. Heyecan ve kalite kazandı. Galatasaray için haklı bir zafer oldu.