Trabzonspor, tam 6 gol yediği utanç maçından sonra; kendini affettirmek için bu kez canını dişine takar diye düşündüm. Ne gezer... Gene bildik savsak/amaçsız/temposuz futbolunu sürdürüyordu. Koca bir ilk yarı geçiyor; ne atak, ne pozisyon, ne şut, ne de gol adına hiç bir becerisi olmadığı gibi, kendi kalesine gol atıyordu. Yapabildiği ancak bu... Ağzımı doldura doldura şöyle derinden “Yuhh” diye bağıracağım ama, uygunsuz/terbiyesiz/ayıp kaçacak... Kendimi zor tuttum.
Bu nasıl Trabzonspor... “Takıma ihanet edin” diye birileri el altından para verse; onlar bile “Bu kadarı da ayıp oluyor” diye itiraz eder.
***
Sosa; umutsuz/umarsız ve lütfen oynuyormuş gibi lakayt tavırlarıyla, zaten takıma yapacağını yapıyor. Üstüne iki sarıyla ve erkenden atılmak gibi bir gafleti, neredeyse bilerek yaptığına inanacağım. İnsan biraz sorumluluk sahibi olur.
Öte yandan Yeni Malatyaspor, maçtan üç puan çıkarmak için; cansiperane mücadele ediyor, gözünü budaktan sakınmıyordu. Mertçe, heyecanla, şevkle oynuyorlardı. Onlara bakıp utanmadılar mı?
***
Evet, sonunda utandılar... Aradan tam bir saat geçtikten sonra, Trabzonlu futbolcular nihayet insafa ve imana geldi. Maçın bitimine yarım saat kala, anca uyandılar. Fena mı oldu, direkten döndüler. Oynayın hemşerim... Adam gibi mücadele et, maçını gene kaybet, (Merak etme) kimse gıkını çıkarmaz. Yeter ki, takımını satma... Yakma... Utandırma...
Sevgili Rıza hoca... Oyuna girdiğinde, genç Abdülkadir Ömür’ün maça olan olumlu katkısını gördün. Niye ilk onbirde değildi? Puan kaybında, senin de yanlışın var.