Her kültürde ilgi görür tatil yapan siyasetçi haberi. Medya ne yapıp edip siyasetçiyi görüntülemek ve çektiğini yayınlamak ister. İnsanlar merak eder çünkü. Biraz da bu yüzden bir halkla ilişkiler işi olarak tasarlanıyor siyasetçinin mesai dışı halleri de. Çoğu siyasetçi hala pek istekli olmasa da tatil halini halkla paylaşmaya, önemseyenler için konu tesadüfe bırakılamayacak kadar mühim. “Başkan tatilde” konseptine uygun mekan, uygun ışık, uygun duruş ve gülüş, aslında bir imaj kurgulanıyor.
Putin’in meşhur Sibirya tatil fotoğrafları tam da böyledir. Obama ailesi de yatkındı bu pozlara. Esed gibi halkına zulmeden idarelerin yöneticileri içerideki kanı ve gözyaşını kapatmak için sıkça başvuruyor “düzen, sevgi, sadelik” temalı fotoğraflara.
Türkiye’de fotoğraf konusunda gelmiş geçmiş en çekincesiz, en hesapsız kitapsız siyasetçi Turgut Özal’dı kuşkusuz. Kısa şort ve parmak arası terlikle tören kıtası denetlemek dahil her haline dair bolca fotoğrafı var rahmetlinin. Darbe sonrası dönem düşünüldüğünde hayli radikal bulunabilir Özal’ın rahatlığı.
***
Ama çoğu siyasetçi hala kendi mahremini kendine saklamak istiyor. Kamu görevi yapıyor, ömrü halkın gözü önünde geçiyor diye ailesiyle tatilini kamuya açmak istemiyor. Son derece anlaşılır ve saygı duyulur bir durum bu.
Tüm siyaset hayatını çok çalışıp az dinlenerek geçiren Tayyip Erdoğan özellikle çok ketum. Ne ailesiyle ne yalnız, tatile özgü kıyafetlerle poz verdiği görülmüş şey değil. Önceki gün eşi ve kızıyla birlikte Stratonikeia antik kentini gezerken de her zamanki halinden farklı değildi o yüzden.
İBB Başkanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptığı süre zarfında çıktığı tatiller gün gün toplansa, herhangi bir maaşlı çalışanın yıllık tatil süresini aşmayabilir. Erdoğan’a bu konuda getirilen en büyük eleştiri de bu zaten. Çok çalışması, az dinlenmesi, kendisine ve ailesine yeterince zaman ayırmaması.
***
Siyasetin ve devlet yönetiminin bu işe talip olan kişiden ve ailesinden bir fedakarlık beklediği açık. Ötelenemez, ertelenemez, bir dakika dahi kaybedilemez işleri yapmaya talip olmak demek kamu yöneticisi olmak. Halkın derdini, tasasını, rahatını, huzurunu her şeyden öncelikli bilmek...
Göreve yeni gelmiş, masaya ve sahaya hakim olmamış iseniz tatile çıkmazsınız. İşleri yoluna koyar, ekibinizi kurar, her duruma hakim olursanız ancak o zaman gelebilir aklınıza, acaba tatili hak ettim mi diye.
Ama kötü bir şaka gibi bir hal tecrübe ediyor İstanbul şu an. CHP, İP, HDP ortak adayı olarak yüceltilen bir hırsla belediye başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu üçüncü ya da dördüncü tatiline çıkmış vaziyette. İzin belgelerine bakılırsa bir iki günlük değil birer haftalık tatiller bunlar. Anlaşılan makam koltuğunda oturduğundan çok şezlonga uzanmış İmamoğlu.
***
Cumartesi günü aniden bastıran yağmur gösterdi ki İmamoğlu’na emanet edilen koltuk boş. Meteorolojinin uyarılarına uyulmadığını, rögar bakımlarının yapılmadığını ve başkaca bir tedbirin alınmadığını, şehremini seçilen kişiden o kadar da emin olunamayacağını anladı İstanbul halkı acı acı.
Canı yanan vatandaş “Belediye başkanı nerede” diye sorunca mecburen kalktı geldi şezlongundan İmamoğlu. Terleyerek de olsa iş yeleği sırtında vatandaşın yanında kameralara poz verdi ve vın uçuverdi geri Bodrum’a.
Özel hayatı da, kamusal hayatı da fotoroman gibi. Spot var, içerik yok. Baloncuk var, derinlik yok. “İmamoğlu mitingde”, “İmamoğlu camide”, “İmamoğlu konserde”, “İmamoğlu Portakal’da”, “İmamoğlu gazeteci azarlamakta”, “İmamoğlu markette”, “İmamoğlu selzedelerin yanında”, “İmamoğlu tatilde”…
Siyasetçi tatil yapar ama zevzeklik yaparsa bedeli olur. “Tatil bana yakışıyor”, “benim tatilim şeffaf” gibi boş laflara, ailesiyle tatil pozlarına kimse takılmaz ama niye görev başında değil diyenlere cevap yetiştirmesi sadece İmamoğlu imajını sulandırmaz, muhalefetin de içini şişirir.