Dün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın emniyet teşkilatına yönelik “Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) mahrem yapılanması” soruşturması kapsamında 81 ilde 8 bin 500 polisin görev aldığı bir operasyon yapıldı. 72 ilde aralarında eski polislerin de olduğu 1009 kişi gözaltına alındı. Operasyona ilişkin konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Bu, Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından önemli bir adımdır” dedi.
Sayın Bakanın sözünün altını çiziyorum; “Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından önemli bir adımdır…” Neden çiziyorum, FETÖ ile bilhassa 15 Temmuz darbe girişiminden beri çok kararlı, esaslı bir mücadele veriliyor. 15 Temmuz ihanetine karışanların büyük bölümü yakalandı, yargılanıyor. Ama Sayın İçişleri Bakını, mahrem imamlar operasyonunun devlet açısından önemli bir adım olduğunu söylüyor. Adım dediğine göre devamında çok daha önemli çalışmalar var.
FETÖ büyük bir darbe yese de, iki gerçek var: Bu Haçlı taşeronu, Batı istihbarat servislerinin oyuncağı ihanet şebekesi bitirilmiş değil.
Bunun en önemli sebeplerinden biri Pensilvanya’daki FETÖ elebaşı F. Gülen’in talimatlarını halen yerine getiren yapının çökertilememiş olmasıdır.
İşte “mahrem imamlar” operasyonu bu açıdan çok önemli. Çünkü beyinlerine çip takılmış robotlar gibi davranan bu “imam” taifesi, FETÖ yapılanmasının bel kemiğini oluşturuyor. İster zombi, ister mankurt, ister hipnozun esiri zavallılar deyiniz, bu mahrem imamlar, F. Gülen’in “Beklenen Salih Zat” veya başka ifadeyle “mehdi” olduğuna her şeye rağmen iman ediyorlar.
15 Temmuz darbe girişiminde tanklarla ezilen, savaş uçaklarımızla bombalanan, helikopterlerden kurşunlanan 249 masum insanımızın şahadetini, 2 binden fazla vatandaşımızın yaralanmasını görmezden geliyorlar. Pensilvanya’daki şarlatan, utanmadan “15 Temmuz bir senaryo” diyor ona inanıyorlar. ByLock’u önemsiz göstermek için “Neydi o bal yok mu? O meret şey” diye alay ediyor, onlar da gülüyor…
Mahrem imamlar çözülmeden; Pensilvanya’dan gelen talimatların akışı kesilemeyeceği gibi, FETÖ’nün çökertilmesi, yerle bir edilmesi de sağlanamaz.
“Mahrem imamlar” konusu kadar hayati bir konu da “Mahrem Haçlılar”ın FETÖ’yü himaye etmeleridir. Yunanistan’a, Almanya’ya, bütün Avrupa’ya sığınan FETÖ’cü hâkimler, savcılar, yargıçlar, emniyet mensupları, gazeteciler geçmişin Jön Türklerinden çok daha fazla himaye görüyorlar.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) önceki günkü “Türkiye’nin yeniden denetim sürecine alınması” kararı da FETÖ ve PKK ile mücadeleye sekte vurma amaçlıdır.
15 Temmuz darbe girişiminde AB ülkeleri, darbecileri koruyup Türkiye’yi eleştirdiler. Öylesine şaşkınlık yaşadılar ki, içlerinden bazıları “Bir Erdoğan’ı öldüremediler…” diye hayıflandı.
Referandum öncesinde Cumhurbaşkanımızın şakağına tabanca dayanmış büyük afişlere izin verdiler. Daha birkaç gün önce bir Fransız akademisyen, “Tek çare Erdoğan’ın öldürülmesidir” dedi.
Mahrem Haçlılar kendi atlarını, itlerini görmezden gelip, referandum zeminine bubi tuzağı gibi AGİT kriptoları yerleştirdiler. Sonra da “referandum şaibelidir” diye yaygara kopardılar. CHP de bunu talimat gibi algıladı, YSK’yı hedefe koyup kapı kapı dolaşıyor. AKPM’nin son kararının en büyük sebebi referandumda çıkan ‘Evet’tir.
Batı’yı Erdoğan düşmanlığı üzerinden provoke eden mahrem Haçlılar, 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesini ve 25 milyon seçmenin ‘Evet’ demesini hazmedemiyor. Çünkü büyük milletimizin bu iki tarihî kararı da şer şebekesinin tezgâhını berhava etti, tuzaklarını başlarına geçirdi.