Afganistan’da hedefsiz ve amaçsız kalınca, Trump yönetimi bir bahane aradı ve ‘Afganistan’ın zengin madenleri için işgal sürmeli’ söylemine sarıldı. Ayrıca Afganistan’daki savaşı paralı askerlere havale etme ihtimali var. Büyük İskender zamanından beri Afganistan’ı herkes konuşur. Ama Afgan toprağının hem altına, hem de üstüne kimse hükmedemedi.
ABD 16 yıldır Afganistan’da... Donald Trump ABD’nin 16 yıldır neden Afganistan’da olduğunu ve bunun ne işe yaradığını soruyor. Haksız değil. Trump Afganistan’ı sevmiyor. Haritada yerini de bulamaz. Ama zaten Afganistan’daki durumu kem-küm etmeden anlatabilecek ve anlayabilecek Amerikalı sayısı giderek azalıyor.
ABD Afganistan’da savaşı kaybediyor. Senatör McCain, Obama yönetiminin 8 yıldır ‘Aman savaşı kaybetmeyelim’ diye oyalandığını, zaman ve para kaybettiğini söyleyince, Savunma Bakanı Mattis, ‘Afganistan’da halen kazanmıyoruz’ dedi. Trump da önceki gün kapalı toplantıda Mattis ve generallere ‘Savaşı kaybediyoruz’ diye bağırmış.
Afganistan’da hem Taliban, hem de El Kaide ve DEAŞ var. Kabil’deki ABD destekli hükümet iyimser tahminle ülkenin %60’ına, kötümser tahminle sadece kentlere kısmen hakim. Esas ölçü şu: Yarın ABD çekilse, Kabil yönetimi çöker... Donald Trump Afganistan’dan ‘çıkalım’ da dedi. Ama muhtemelen kendisine ‘’Böyle çıkarsak, zemin altımızdan kayar, savaşı kaybederiz. Sorumluluk da senin üzerinde kalır’’, dendi ki, şimdi bir şeyler yapmaya niyetli. Ama o ‘şeyler’ Afganistan’ı daha da kötü yerlere itecek.
Trump’a bu yakınlarda Eşref Gani ‘Afganistan’ın sonsuz zenginlikteki madenlerini’ anlatmış, Trump’ın da gözleri dolar işaretleriyle ışıldamış. Eşref Gani kim? Afganistan Devlet Başkanı. Trump’ın para koklayan işadamı damarını bulup, gazı vermiş. Şimdi Trump ve ekibi, Afganistan’ın zengin madenlerini nasıl işletiriz diye düşünüyor. Ekip kim? Bannon ve Damat Kushner.
Bunun akıllı bir iş olmadığını söyleyen var, ama dinleyen kim. Mevcut durumu korumak ve ‘yenilmemek’ için Pentagon 4 bin ek asker yollamayı düşünüyordu, Beyaz Saray’ın işbilir ekibi bu süreci durdurdu. Şimdi işbilir takım, Afganistan madenlerini işletmeyi hayal ediyor. Kimle? Askeri alt yüklenici denen paralı asker bulup anahtar teslim askeri lojistik hizmetler yapan özel şirket DynCorp’un sahibi Stephen Feinberg ile. Şirket arazi güvenliği sağlayacakmış, öbürleri de maden çıkartacakmış.
Ve projede bir oyuncu daha var: Karanlık paralı asker şirketi Blackwater’ın eski sahibi Erik Prince. O da “Afganistan’a asker yollamayın, paralı asker yollayın” diyor. Prince, aileden. Kızkardeşi Betsy DeVos, Trump’ın Eğitim Bakanı.
Ve Trump ekibi bu cin fikirlere bayılmış: Afganistan’ı özel sektöre devredecekler. Dünyanın dört yanından paralı askerler Afganistan’da hareket eden her canlıya ateş edecek. Üstelik madencilikle de herkes para kazanacak!
Bilenler, bir savaşın özelleştirilip özel sektöre devredilmesinin geçmişte Laos’ta denendiğini hatırlıyor. Vietnam’da ordu savaşırken, komşu Laos’a CIA ve emrindeki özel sektör vaziyet etmişti. Sonuç? Sonuç değişmedi ABD ordusu Vietnam’da yenildi, paralı askerler de Laos’ta yenildi. Ama Laos’ta yenilenler, sağ kaldılarsa iyi para kazandılar.
Trilyon dolarlık maden öylece yatıyor
Afganistan’da 1 trilyon dolarlık maden var! Ona kalırsa milyar kere milyar dolarlık eroin üretecek haşhaş da var. Eroin ticareti tüm hızıyla sürüyor, piyasası, arzı-talebi yüksek. Afgan savaşı, on yıllardır eroinle finanse ediliyor. Madene daha sıra gelmedi, çünkü eroin üretimi ve ticareti daha kolay.
ABD 16 yıldır Afganistan’a 850 milyar dolar harcadığını söylüyor. Afganistan vesilesiyle yapılan diğer ABD harcamaları da katılırsa, o toplam da 1 trilyonu geçer. Demek ki Afganistan’ın özeti: 1 trilyonluk maden, Birkaç milyarlık eroin, 1 Trilyonluk ABD harcaması ve ölen onbinlerce kişi.
Trilyonluk maden hikayesi yarı gerçek, yarı efsanedir, yıllardır dolaşır. Yarı efsanedir, çünkü yeraltı rezerv varlığı, denizdeki balık gibidir. Kamyona yükleyene kadar senin değildir.
Diyelim ki, çok sağlam rezerv tahmini yapıldı... O zaman da piyasa koşulları devreye girer. Maden dediğin arza-talebe bağlı. Fiyat yüksektir, sonra düşer, sonra yükselir. Halen dünya emtia fiyatları düşük, şimdi talep ve fiyat aşağıda. Üstelik bu maden işinde tekel olmadıkça, fiyatı belirlemek zor. Afganistan’da varsa, başka çölde, başka dağda da vardır... Yani bu trilyon, havada bulut...
Yine de, ABD jeologlarının bu yolda ciddi çalışması var. Normalde maden tetkiki yapmak için arazide dolaşmak, örnek toplamak gerekir, ama Afganistan’da arazide dolaşmak sağlığa zararlı olduğu için, 2010’da havadan tarama yapıldı. Özel kamera, güneş ışınlarının zemine yansımasındaki özelliklere bakarak, toprağın ya da kayanın altında ne olduğunu görebiliyor. Gün ışığı yansırken, ışığın değişen dalga boyları, aşağıda ne olduğunu anlıyor.
NASA uçağı 43 günde 15 bin metreden Afganistan üzerinde 28 uçuş yaptı ve ülkenin %70’ini görüntüledi. Ve bu görüntüler, çok ayrıntılı haritalara yansıtıldı.
Afganistan’da demir, bakır, altın, lityum dahil çok sayıda maden ve ‘nadir toprak madenleri’ denen mineraller var.
Aslında Afganistan’ın maden zenginliği tarihin başından beri bilinir. Sar-i Seng’in Lapis taşları Firavunlara, Hititlere, Truva’ya gelmiştir. Panşir’in dev elmasları hala konuşulur. İşin ilginci, Afganistan’da uranyum da boldur ve bunu Sovyetler Birliği fark etmişti.
1979 yılı Aralık ayı başında Moskova’da gizli bir toplantı... Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Leonid Brejnev’in başkanlığındaki toplantıda Afganistan’ın işgal edilmesi ve Kabil’de kukla bir rejim kurulması kararlaştırıldı. Gizli işgal gerekçeleri arasında Afganistan’daki uranyum da vardı: İran ya da Pakistan, Afganistan’daki uranyumla nükleer silah yapabilirdi. İşgal 24 Aralık’ta başladı. Moskova hesapta ‘Önleyici Savaş’ yapıyordu. Sonraki 10 yılda Afganistan’da müthiş hırpalandılar ve zor kaçtılar.
Afganistan’dan çekildikten sonra eski-yeni Sovyetlerde büyük bir eroin salgını başladı. Afganistan’da ölen askerden daha çok Rus vatandaşı, eroinden öldü...
Halen, Afganistan aynı Afganistan. Moskova kendi gelmiyor, uzaktan ABD’ye sorun çıkartıyor. Pakistan ve İran’ın ise atom bombaları var. Atom için gerekli uranyumu kendi topraklarında buldular.
Topraktan çıkıyor, bilgisayar oluyor
Nadir Toprak Madenleri denince herkesin gözü kamaşıyor. Sektörde yakından bilinen 17 tane element var. Bu elementler yüksek teknoloji ürünlerinde, enerjide, havacılık ve uzay sanayiinde, silah sanayiinde, sağlıkta ve akla gelmedik yerlerde, mesela mücevheratta kullanılıyor. Bu elementler sayesinde harika teknolojik gereçlerde ağırlık azaltılıyor, enerji ihtiyacı ve kirlenme düşüyor. Aletler daha verimli çalışıyor, küçülüyor, hızlanıyor, dayanıklı hale geliyor.
Dünya ekonomisi, bu nadir madenlerle çok ilgili. Bu maddelerde halen ana kaynak Çin. Tekel durumundaki Çin bile tahmini rezervinin ancak yüzde 20 sini kullanabiliyor.
Uzayda dolaşan göktaşlarına robot yollayıp o yüzeylerden maden çıkartıp dünyaya getirme- projesi, hayal değil, tekele alternatif yaratmak ve para kazanmak için geliştiriliyor. Yakın zamanda bu uçuşlar gerçekleşecek.
Nadir madenler, demişken Çin dışında bu madenlerin çıkartıldığı ülkeler, Şili, Arjantin, ABD ve Türkiye diye sıralanıyor.
Evet Türkiye. Bu madenlerin önemini Türkiye biliyor, ancak daha çok aramak-çıkartmak için kaynak ve çaba lazım. Bu madenlerin olduğu topraklar birbirine çok benzer: Çöl, çorak, kayalık, susuz, ıssız, vahşi işe yaramaz boş araziler gibi durur. Ama sen o vahşi çorak arazinin altını bir de madenciye sor!