Fransız Le Monde gazetesi, sayfalarını, terör örgütü lideri Fetullah Gülen’e açtı... Gazetenin “Türk muhalif” diye tanıttığı Gülen, Fransızlara ne anlattı, biliyor musunuz?
İnanamayacaksınız ama, “demokrasi”yi.
Bir gün DEAŞ lideri Bağdadi’ye de sayfalarını açarlar mı, demokrasiyi bir de onun ağzından dinlemek isterler mi?
İlginçtir, bu rezalet yayıncılığa Nedim Şener’den başka itiraz eden olmadı.
Çünkü, Şener’e göre, bu gazete ve bu gazetenin “muhabir” diye Türkiye’de tuttuğu Guillaume Perrier, FETÖ yapılanmasından haberdardılar ve “darbe”yi biliyorlardı.
Nedim Şener üç yıl kadar önce bir televizyon programında anlatmıştı. Fransız gazetecilerden biri (yani Guillaume Perrier) Nedim’e 15 Temmuz’dan bir hafta sonra, bir Türk liberal yazarın yıl sonuna doğru ülkenizde darbe olacak dediğini aktarmış. Perrier darbe bilgisini 2016’nın mart yahut nisan ayında aldığını da eklemiş.
Nedim liberal yazarın kimliğini açıklamadı ama hepimiz biliyoruz kim olduğunu.
Daha önce de, son birkaç yılın “liberal yazarlar dökümüne” bakarak bir tahminde bulunmuştum.
Nedim’in duyduklarını teyiden, bu satırların yazarı 5 Mart 2016 tarihinde bir yazı kaleme almış, darbe düşüncesine yakın duran liberalleri teşhir etmişti.
O yazıyı (yani bazı liberal tutumları) hatırlayalım; Le Monde’un Türkiye muhabiri Guillaume Perrier’e “Yılsonuna doğru ülkenizde darbe olacak” diye fısıldayan liberal yazar kimmiş, görelim.
Buyurun:
Kelimelere dans ettirme becerisine sahip Ahmet Altan, Türkiye’nin kurtuluşunun, ancak, “darbe” ve “iç savaş” gibi büyük bir altüst oluşla mümkün olabileceğini söylüyordu.
Kardeşi de (ikinci cumhuriyetçi, liberal ve darbe karşıtı geçinen Mehmet Altan da) fırsat buldukça “benzeri düşünceleri” dile getirdi. Doğrudan “darbe”yi ima etmedi ama daha kötüsünü, “iç savaşın kanlı cehennemini” önerdi.
Mesele Erdoğan’dan kurtulmaksa, en ehven yolun bir iç savaş olduğunu ima eden, hatta bunu özendiren yazılar yazdı.
Başka?
Bizi sürekli “militarizmlerin” yaydığı tehlikelere karşı uyaran karşılaştırmalı edebiyat uzmanı Profesör Murat Belge de, “Bir darbeyi istemem ama...” şerhini düşerek, en ehven yolun darbe olabileceğini düşünmemizi sağlayacak çıkışlar yaptı.
Murat Belge’nin ötekilerden farkı şu:
Darbeyi hiç istemiyor... Temenni etmiyor... Ama “güvence” olarak görüyor. Neyin güvencesi? “Şeriat devleti tehlikesi”nin güvencesi... Laikliğin tehlikede olduğunu düşünenlere de sürekli bunu hatırlatıyor: “Ordu izin vermez...”
Bitmedi...
Murat Belge’nin “temenni etmem ama” ifadesiyle kararttığı en önemli düşüncesi de (dileği de) şu: “27 Mayıs benzeri bir müdahale olabilir...”
Önce “olabilir”, sonra “Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse böyle bir müdahale kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir...”
İçi soğumayan, soğumayacak darbe karşıtlarından biri de, Murat Belge’nin çok değer verdiği bir isim: Birikim dergisinin entelektüel genel yayın yönetmeni Ömer Laçiner...
Laçiner, 7 Haziran seçiminden önce, paralel cenahın televizyon kanalına çıkmış, “Erdoğan’ın, demokrasi dışı yollarla da olsa, mutlaka indirilmesi gerektiğini” söylemişti.
Bir örnek de, Wolfowitz’in arkadaşı olmakla övünen Cengiz Çandar’dan sunalım.
Cizre’yi, Rus birliklerinin harabeye çevirdiği Dresden’e benzeten ve “Bu görüntülerin sorumlularının sadece ‘sandıkta mı hesap vereceğini’ zannediyorsunuz?” diyerek işi tehdide döken Cengiz Çandar, ötekiler gibi kıvırmıyor.
“Bodoslamadan” dalıyor ve darbe dışında bir seçenek kalmadığını (artık bu yola girmiş bulunduğumuzu) söylüyor.
Kendisi anlatsın: “(Elde) kala kala, bir TSK, bir de Anayasa Mahkemesi kalmıştı. TSK, kurumsal olarak, siyasi iktidar bakımından ‘özerk’ konumunu her şeye rağmen koruyor olsa da, son yıllarda yaşanan gelişmelerden ötürü ‘checks and balances’ rolünü bugüne dek uyguladığı biçimde, şu sırada oynamayacak durumda (Oynayamayacak demiyoruz, ‘şu sırada oynamayacak’ diyoruz.) Bu rolü, artık, bir kez oynayabilir. Düdüğü çalar. Oyunu durdurur. İlerde olur mu olmaz mı, bilemeyiz. Ama buna imkân veren bir yola girilmiş olduğunu görebiliyoruz.”
Çandar’a göre problem, her şeye rağmen özerk konumunu koruyan TSK’nın, kendisinden beklenen rolü “şu sıra” oynamak istememesi.
HAMİŞ:
TSK, kendisinden beklenen rolü “emir-komuta” düzeni içinde oynamadı ama 15 Temmuz 2016’da bağrından “Fetullahçı” bir cunta çıkardı. Başta Nedim Şener’in işaret ettiği liberal yazar olmak üzere, bütün liberaller üç yıldır “suskunları” oynuyor. 15 Temmuz’un başarısızlığı onların da cesaretini kırmış durumda. Durum, onlara göre 15 Temmuz öncesinden daha kötü olduğu halde “ısrarla” konuşmuyorlar ve Erdoğan’ı darbeyle korkutan yazılar yazmıyorlar. Neden acaba? Le Monde gibi, deşifre oldukları için olabilir mi?