Dikkat lütfen, “laik” değil “laikçi”…
Laiklik ile laikçilik birbirinden mahiyet itibariyle hem farklı, hem de birbirinin karşıtı…
Laiklik, bütün inanç gruplarına ve yaşam tarzlarına karşı özgürlükçü bir duruş iken, laikçilik ise bir düşünce, inanış ve yaşam tarzının dayatılmasını öngören ideolojik bir sapkınlıktır.
Tıpkı dincilik gibi…
Taliban’ın veya DEAŞ’ın sapkın din yorumu neyse, laikçilerin laiklik yorumu da öyledir.
“Laikçi Talibanlar” deyimini ilk olarak Taliban üzerinden R. Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin bugüne benzer tartışmalarla özdeşleştirildiği yıllarda, o tarihte Hürriyet başyazarı olan Oktay Ekşi’yle katıldığımız bir televizyon programında dile getirmiştim.
Bugünkü tartışmaların öznesi değişti sadece.
O gün Taliban üzerinden söylenenler, bugün DEAŞ üzerinden söyleniyor.
Laikliği, devlet eliyle vatandaşlara dayatılması gereken modern bir düşünce/ideoloji ve yaşam tarzı olarak savunan laikçiler, o gün de laikliğin tehlikede olduğunu söyleyerek farklı yaşam tarzlarına ve inanma biçimlerine karşı zehir zemberek suçlamalarda bulunuyorlardı.
28 Şubat zihniyetinin baskıya dönüştüğü o tarihlerde, bunu çok daha yüksek sesle, üsttenci ve dışlayıcı bir dille yapıyorlardı.
Ben de Oktay Ekşi üzerinden, bu şekilde düşünen laikçilere, Talibanlardan bir farklarının olmadığını hatırlatmıştım.
Afganistan’da iktidarda olan Talibanların veya İran’da devlet olan mollaların din üzerinden bir inanç ve yaşam tarzı dayatmaları ile, laiklik üzerinden birilerinin inanç ve yaşam tarzı dayatmaları arasında mahiyet itibariyle bir fark olmadığını anlatmaya çalışmıştım.
“Laikçi Talibanlar” deyimi de o döneme aittir.
Dincilik ile laikçilik çatışmasında dine ve laikliğe zarar verenler, günümüzde din ve laiklik üzerinden yeni bir çatışma alanı açmaya çalışıyorlar.
***
DEAŞ’lı bir dinci ölümcül bir saldırıda bulunuyor, bir bakıyorsunuz fanatik laikçiler tam da bu saldırıyla amaçlanan şeye hizmet etmek için kolları sıvamaya başlıyorlar.
DEAŞ’çı fanatik dincinin silahla yapmaya çalıştığını, bir bakıyorsunuz fanatik bir laikçi sözle yapmaya çalışıyor.
DEAŞ’çı dincinin yaşam tarzları üzerinden gerçekleştirmek istediği alçakça bölücülüğü, bir bakıyorsunuz bağnaz laikçiler söz ve davranışlarıyla derinleştirmeye çalışıyorlar.
Her iki cenahın fanatikleri, ağız birliği etmişçesine toplumsal birliğimizi hedef alan bir yerde kendilerini konumlandırıyorlar.
İlginçtir, Recep Tayyip Erdoğan’ın özgürlükçü laik anlayışıyla barışık “muhafazakar demokratlık” anlayışını “dinden çıkmak”la suçlayan DEAŞ’çı ideoloji ile, Erdoğan’ın aynı anlayışını “laiklikten sapma” olarak değerlendiren laikçi ideoloji aynı yerde buluşuyor.
Her iki ideoloji mensuplarının da ortak düşmanı, Erdoğan ve AK Parti.
DEAŞ, Erdoğan’ı ölümü hak eden bir “mürted” olarak ilan ederken, laikçi lobi ise Erdoğan’ı, DEAŞ’ı koruyup kollayan ve laikliğin canına ot tıkayan bir “düşman” olarak sunuyor.
Sizce de farklı yerlerden ama aynı amaca hizmet eden bu düşmanlık siyaseti düşündürücü değil mi?
Erdoğan’ın hem dinci DEAŞ’çıların, hem de laikçi Talibanların düşmanı olması, gerçekte nasıl bir oyun planıyla karşı karşıya olduğumuzun en bariz örneğidir.
***
Kim ki dini, devlet marifetiyle insanlara dayatılması gereken bir ideoloji ve yaşam tarzı olarak görür/gösterirse, dinin kendisine zarar verir.
Hele din ile terörü özdeşleştiren bir yola girerse, dine en büyük kötülüğü yapmış olur.
Kim ki laikliği, devlet üzerinden vatandaşlara dayatılması gereken bir ideoloji ve yaşam tarzı gibi görür/gösterirse, laikliğin kendisine zarar verir.
Hele laiklik üzerinden bir yaşam tarzı terörüne yönelirse, laikliğin canına ot tıkamış olur.
Dini DEAŞ gibi dinci fanatiklerin, laikliği de laikçi yobazların elinden kurtarmamız lazım.
Erdoğan’ın/AK Parti’nin tam olarak yapmaya çalıştığı şey de işte bu: Farklı yaşam tarzlarını bir arada tutmayı öngören, dinle barışık, demokratik ve özgürlükçü bir laiklik anlayışı.
Bu ülke hepimizin. Ve unutmayalım ki, biz birlikte Türkiye'yiz...