Kuzey Kore’nin Temmuz ayında iki kez kıtalararası balistik füze denemesi gerçekleştirmesi ve Alaska’yı vurabilecek füze programını geliştirmesi üzerine ABD’nin önerisiyle BM Genel Kurulu yeni yaptırım kararlarını, aralarında Çin ve Rusya’nın da olduğu tüm üyeler tarafından oybirliği ile kabul etti.
Yaptırımlar, K. Kore için 1 milyar dolarlık bir baskı anlamına geliyor. Tüm kömür, demir, demir cevheri, kurşun ve kurşun cevheri gibi yeraltı zenginliklerinin ihracatı yasaklanıyor. Bu, diğer devletlerin de ithalat yapamayacağı anlamına gelir. Kimin Kuzey Kore demir ve kurşununa ihtiyacı vardı acaba diye akıllara soru gelebilir. Bunun yanıtı açık. Demir, kömür ve kurşunu Çin alıyordu ama Çin enerji ve maden ihtiyacı gayet tabi bu ülkeden yaptığı ithalata bağımlı değil. Bu alımların karşılığında genelde silah satıp Kuzey Kore’yi cephaneliğe çeviriyordu.
Dolayısıyla söz konusu malların ticaretinin yasaklanması sadece K. Kore’yi etkileyecek; Çin ise alternatif piyasalara yönelecek.
Yaptırımlar içinde K. Korelilerin ülke dışında çalışma haklarına kısıt getiriliyor, firmalarıyla da ortaklıklar yasaklanıyor. Bu arada yurt dışındaki varlıklarına da el konulacak.
Çin’in kaybı yok
K. Korelilerin yurt dışında ne oranda mal varlığı bulunuyor tam olarak bilinemiyor, ancak muhtemelen bu varlıklar Çin’de bulunuyor. Dolayısıyla Çin, yaptırım kararına “evet” derken K. Kore ile ticaretinden doğacak kayıpları malla el koyarak telafi edebilecek.
Öte yandan Çin’in yaptırım kararını kabul etmesinin ardında K. Kore üzerinden ABD’nin Çin’e baskı yapmasını engelleme beklentisi de olabilir. K. Kore’nin arkasında durması halinde Çin ile ABD ilişkilerinin çok daha fazla gerilmesi, Japonya’dan Avusturalya’ya kadar olan geniş bir bölgede denetlenemez bir tırmanışa yol açması ve her şeyden önemlisi Çin’e yaptırım uygulanması olasılıkları bulunuyor.
Hazır ABD yönetimi Rusya ile gerilim yaşarken Çin bu ülkeyi karşısına almak istememiş denebilir. Çin’in ABD’yi karşısına almama eğilimi, mutlaka ittifak oluşturulacağı anlamına gelmiyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan kutlamalarda dev askeri geçitler düzenlenmesi ve füzelere varana kadar neredeyse tüm ağır silahların sergilenmesi boşuna değil.
Çin’in kazancı var
K.Kore ise yaptırımların sorumlusu olarak Çin’e değil ABD’ye işaret etmiş vaziyette. ABD’yi işgalci olarak tanımlayan K. Kore yönetimi alınan karar karşısında sessiz kalmayacaklarını ve karşılık vereceklerini açıkladı.
K.Kore’nin vereceği karşılık gayet tabi ticari yaptırımları ima etmiyor, her halükarda askeri bir tehdidi içeriyor. Bu durumda ABD’nin K. Kore’yi “köşeye sıkıştırılmış kedi” durumuna soktuğu, adeta kendi üzerine saldırmaya teşvik ettiği, çaresizliğini saldırıya geçerek telafi etmeye zorladığı söylenebilir. Hani füzeleri gönderse de görsek der gibi.
K. Kore’nin Çin’e kızıp Rusya’ya yönelmesi ihtimalinin de göz önünde bulundurulduğuna şüphe bulunmuyor. Ancak anlaşılan Çin yönetimi K. Kore’nin doğrudan ABD’yi tehdit etme halinin sürmesi koşulunda Rusya’nın bu ülke yanında yer almaktan imtina edeceğini düşünüyor. Zira Rusya gerilimin denetimli olanından yana, K. Kore ise zincirlerinden boşalma aşamasında.
ABD’nin vurulma riskini artıran yaptırımlar, dolaylı olarak Çin’in işine gelebilir. Ancak bu risk aynı zamanda Çin’in “arabulucu” olmasına da imkan veriyor. Böylece Çin, K. Kore savaşsa da, savaşmasa da her durumda bölgedeki “oyun kurucu” pozisyonunu yitirmeyecek gibi gözüküyor. Dolayısıyla yaptırıma katılması, her olasılıktan avantajlı çıkma öngörüsüne dayanıyor.