Bir kere siyasette ‘Kürtler’ diye mono blok, tek düze, tek kelimeye indirgenecek bir kavram kullanmak son derece yanlıştır. Bu yanlış kullanım Türkler için de, Müslümanlar için de, eğitimliler veya köylüler gibi sosyolojik tanımlamalar için de geçerlidir.
Herhangi bir parti kimlik siyaseti yaparak belli bir dini, mezhebi, etnik gruba yönelik siyaset yapıyor olabilir, ancak siyaset yaptığı bu grubu kendi tapulu malı gibi göremez. Tüm bu gruplar bugün de, siyasi tarihimiz boyunca da çok farklı siyasi partiler tarafından temsil edilmişlerdir. Bir grubu temsil iddiasında bulunmakla bir gruba sahiplik iddiasında bulunmak aynı şey değildir.
HDP çizgisindeki partiler farklı dönemlerde farklı oranlarda Kürt seçmeninin oyunu almış olabilirler, ancak bu ilişki mülkiyet ilişkisi değil siyaset ilişkisidir.
Türkiye’de seçmen sadece dini, mezhebi, etnik kimlik özellikleri sebebiyle oy kullanmaz; ekonomik, sosyal, ailevi veya bireysel başka birçok faktör siyasi davranışı etkileyebilir. Bu yüzden Kürt kökenli vatandaşlarımız çok farklı gerekçelerle siyasi tercihte bulunabilirler.
Kürtlerin siyasi tercihleri dönemsel değişkenlikler gösterebilir ama bir tutumları kolay kolay değişmez. O da darbeye ve darbeci/vesayetçi anlayışlara/odaklara şiddetle karşı olmalarıdır.
Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan insanlarımız geçmiş dönemlerde büyük sorunlar yaşamışlar, fail-i meçhul, kötü muamele, işkence, red ve inkar gibi uygulama ve anlayışlardan büyük sıkıntılar çekmişlerdir.
Özellikle darbe dönemleri ve darbeciler Kürtler için daha büyük bir ızdırap kaynağı olmuştur. Darbe dönemleri tüm Türkiye halkına zulmetmiş ama Kürtler antidemokratik uygulamaların daha fazla hedefi haline gelmiştir.
İşte bu yüzden Kürt vatandaşımız darbeci kalkışmalara karşı demokrasinin, sivil iktidarın, milletin iradesinin yanında durmuştur. Bunun en güzel örneği 15 Temmuz gecesidir.
15 Temmuz gecesinde batıda olduğu gibi doğuda da, İç Anadolu’da olduğu gibi Güneydoğu’da da vatandaşlarımız sokaklara dökülmüştür.
Hakkari’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da sokağa dökülen irade, FETÖ’cü hainler ve uşaklık ettikleri güç odaklarına karşı açık tavır anlamına gelmektedir.
HDP özellikle çözüm sürecini havaya uçurma ve terör dalgasını yeniden başlatma günlerinden itibaren FETÖ’yle birlikte hareket etmiş olsa ve darbe kalkışmasına giden süreçte FETÖ’cü hainlerin içinde olduğu küresel odaklarla dirsek temasında bulunsa dahi, Kürtler bu kirli oyuna alet olmamış, karşı durmuştur.
Demem o ki, 15 Temmuz gecesinde Şırnak’ta sokağa dökülen irade neyse Cumhur İttifakı da aynı iradenin tezahürüdür.
15 Temmuz’da Diyarbakır’da darbeye karşı ayağa kalkan ruh neyse, Yenikapı ruhu da odur.
MHP, sadece FETÖ’cü kalkışmaya karşı değil, Türkiye’yi boyunduruk almak isteyen küresel güçlere karşı bir tavır ortaya koymuştur. Darbeye karşı Kürtlerin takındığı tavır da aynı tavırdır.
Cumhur İttifakı bu anlayışın, bu ruhun, bu iradenin bir yansımasıdır.
Bu yüzden AK Parti, BBP ve MHP’nin içinde olduğu Cumhur İttifakı’na karşı Kürtlerin antipatisini çekmeye yönelik tezviratlar boşunadır. Bu partiler farklı siyasi görüşlere sahip oldukları için ayrı partidirler. Ama bugün üzerinde mutabakata varmalarını ve birlikte hareket etmelerini gerektiren bir büyük bir mesele vardır.
Aynı mesele Kürtlerin de meselesidir, Türklerin de meselesidir.
Yenikapı ve 15 Temmuz demokratik direniş ruhunun siyasi tezahürü olan Cumhur İttifakı bu yüzden Doğu ve Güneydoğu’da gereken desteği alacaktır.