İşler iyi gitmiyor, Ortadoğu, Türkiye’nin hiç beklemediği, ne kadar da hazırlıklı olduğunu tam olarak kestiremediğim, yeni bir hesaplaşmanın rotasında yürüyor. Eğer, “Kürtler’in zaten bir devleti var, o da Türkiye Cumhuriyeti’dir” cümlesinde samimiysek, yaklaşmakta olan fırtınadan kendimizi uzak tutma gibi bir şansımız da yok görünüyor.
Irak’ta Mesut Barzani, Suriye’de ise PKK-YPG’nin ektiği tohumlar, Kürt coğrafyası açısından kanlı bir geleceğin alarm sinyalini veriyor. Kuşkusuz, bu denklemde, bütün çabasını hayatta kalmaya hedeflemiş masum sivil Kürt halkının hiçbir suçu yok ama, “liderlik” denilen kurumun yaptığı yanlışların geniş bir coğrafyada pek çok masumun yaşamını zora sokacağını bugünden görmek mümkün...
Masumların ezileceği bir hesaplaşmada Türkiye’nin tutumu ise belirleyici olacak…
Yükselen Arap milliyetçiliği
Emperyalizmin bölge haritalarını yeniden çizmek amacıyla Ortadoğu’ya sürdüğü DEAŞ belasının dört yıllık serüveninin sonunda gelinen nokta, “Arap sokağında” ümmet zeminli dini akımların zayıflaması, yerini, hızla, “Arap milliyetçiliğinin” doldurması oldu.
Son gelişmeler, 2003 yılındaki Irak işgalinden bu yana yükselen “mezhep kavgasının”, Arap milliyetçi akımının şemsiyesi altında sonlandırılması gayretlerini gösteriyor. Bu, önce İran’ın, Irak-Suriye-Lübnan hattındaki “Şii hilali” gayretlerini sonlandırır, devamında Arap milliyetçilerinin Kürt coğrafyasına saldırısıyla kanlı bir anafora dönüşür.
Kerkük İl Meclisi’nin, Barzani’nin gelen bütün uyarılara karşın yapmakta kararlı göründüğü 25 Eylül “bağımsızlık referandumuna” bu kenti de katmasına, ülkenin birbiriyle kanlı-bıçaklı Sünni ve Şii Arap liderlerinden aynı anda tepki gelmesi Erbil için vahim bir işarettir.
Başbakanlığı döneminde yaptıklarıyla Şii saldırganlığını tırmandıran, refleks olarak Sünni radikal DEAŞ’ı karşısında bulan Irak’ın Şii Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri el-Maliki ile Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Usame el Nuceyfi’nin yaptıkları açıklamalarla karara karşı çıkmaları dikkat çekici. Şii-Sünni Arap siyasetinden gelen tepkiler, Irak’ın sorunlarının Irak anayasası çerçevesinde çözülmesi, aksi durumun yeni çatışmaların zemini olacağı yönünde... Kerkük, belli ki, Ortadoğu’nun anahtarı, orada hakimiyet kurmaya çalışmak, beraberinde yeni cephelerin de açılmasını getirecek...
Suudi Arabistan devrede
Irak’ın önemli Şii lideri Mukteda el Sadr, geçtiğimiz ay, iki önemli ziyaret gerçekleştirdi, önce Suudi Arabistan’a gitti, veliaht Prens Salman ile bir araya geldi, iki hafta sonra da Dubai’de Birleşik Arap Emirlikleri veliaht Prensi el-Nahyan ile görüştü. Sadr, Şii bir lider olarak bugüne kadar “Arap milliyetçisi” kimliğini korumayı başarmış, hatta Irak’ın bütünlüğü için İran tarafından örgütlenmiş Haşdi Şabi’nin de diğer silahlı unsurlarla birlikte lağvedilmesini savunmuş bir isim…
Yapılan görüşmelerden ortaya çıkan tablo, Arap dünyasında yüz binlerce masum insanın yaşamına mal olan Sünni-Şii çatışmasının durdurulması, bu yolla İran’ın manevra alanının daraltılması, Arap milliyetçi hareketinin Arap topraklarının korunması yolunda birleştirici siyasi güç olarak öne çıkmasıdır.Bu, kuşkusuz, Şam’daki Esed rejimi tarafından da derhal kabul edilecek formüldür.
Öyle ki, Suudi Arabistan-BAE ittifakının Hizbullah’ı bile, “bir Arap silahlı gücü” olarak görmeye hazır olduğu, İran etkisinden kurtulması için gereken mali yardımlarla devreye girmeye hazırlandığı, bu konuda Hizbullah liderinin de Şam’da, Beşar’la meseleyi enine boyuna ele aldıkları haberleri geliyor.
Kürtler doğal hedef olur
Barzani’nin Saddam yıkılırken ABD bayrağı altında savaşıp, ilerleyen yıllarda Batı’nın desteğiyle devletleşmesi ve DEAŞ’la savaş bahanesiyle topraklarını Kerkük’e kadar genişletmesi, Arap milliyetçilerinden tepkiyi sert alacak, bu artık belli oldu.
PKK’nın yine ABD bayrağı altında Arap nüfusun olduğu bölgelerde etnik temizlik yaparak Suriye’den geniş bir parçayı koparma çabaları ise, yeni bir cephenin ana nedenidir.
Yükselen Arap milliyetçiliğinin Barzani-Kandil hattındaki gelişmelere askeri müdahalede bulunacağını da görüyoruz.
Abdullah Ağar’ın, “PKK en büyük kötülüğü Kürtler’e yaptı” sözünü haklı çıkartan hızlı ve rotası belli gelişmeler zinciriyle karşı karşıyayız…
Aynı zamanda, gözümüzün içine bakarak PKK’ya silah sevk eden Amerika’nın da Ortadoğu’da tost makinesinde eriyen kaşar peynirine döneceği günlerin de ilk işaretleri bunlar. NATO müttefiki Türkiye ile yaşadığı PKK gerginliğine, tüm Arap dünyasını karşısına alma riski olan yeni bir senaryo geliyor…
Durun bakalım…