Türk solunun devrim fantezilerinde Kürtleri kara gücü gibi kullanma eğilimi küresel ölçekte Kürtleri kullanıp yüz üstü bırakma şeklindedir. Gezi’de ve 12 Eylül öncesi sağ sol çatışmalarında faturayı hep Kürt gençleri ödedi. Gezi’ye Kürtlerin istenen düzeyde katılmaması bu oyuna uyandıklarını gösterdi. Türk solunun devrim fantezilerinden biri olan hendek tuzağına düşmemeleri de bilinç düzeyine ulaştıklarını gösteriyordu. Kürtlerin Türk solu tarafından aldatılma tarihi sona ermiştir. Önemli olan devletin Kürtlere bu ülkenin sahibi olduklarını hissettirmesidir. O zaman dış Kürtler için de aldatılma tarihi son bulur.
Hendek terörüyle başlayan ama Afrin’e operasyonla beraber yeniden yükseltilmek istenen iddia var: Türkiye Kürtlere savaş açtı. TC vatandaşı bir Kürt olarak yorumunuz ne?
Türkiye, Kürt varlığını inkâr ettiği, Kürtleri asimile etmek için bazı yanlışlar yaptığı Kemalist ideolojinin egemenliğindeki dönemlerde bile bu tür bir ithamı haklı kılacak bir tutum içinde olmadı. Şimdi Kürtlerin varlığını kabul eden, sorunları kardeşlik hukukuyla çözüme kavuşturmak isteyen bugünkü Türkiye için böyle bir ithamda bulunmak en azından cehalettir. Cehalet değilse eğer maksatlı bir yaklaşımdır. Ayrıca Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi bir ülke ve dolayısıyla imparatorluk geleneğini tevarüs etmiş bir devlet “Kürtlere savaş açmanın” bindiği dalı kesmek anlamına geldiğini bilir. Ama bugün Kürt sorununu bahane ederek Kürt-Türk ayırt etmeksizin toplumun geneline terör uygulayan bir örgüte karşı verilen mücadeleyi Kürtlere savaş açmak gibi sunmak isteyen içeride ve dışarıda bir kesim de maalesef vardır. Burada haklı mücadeleyi veren taraf olan Türkiye’nin art niyetli kesimlere malzeme vermemesi, kardeşlik hukukunu zedelemeyecek bir dil tutturması önemlidir.
- Kullanılan dilde bir sorun mu görüyorsunuz?
Ufak tefek sürçmeleri, yanlış anlamaları bir kenara bırakırsak azami dikkatin gösterildiğini söyleyebiliriz.
YENİ BİR TÜRKİYE VAR
- Hala nasıl bu kadar temelsiz bir iddiada bulunabiliyor peki terör çevreleri?
Karşılarında eski Türkiye olduğunu sanıyorlar veya öyle olmasını temenni ediyorlar. Eski Türkiye’de devlet Kürt varlığını kabul etmiyordu. Dışarıda da Kürtlerin var olduğu anlamına gelecek gelişmelere müdahil olurdu devlet. Mısır’da veya Avustralya’da günde birkaç dakikalık Kürtçe radyo yayınını engellemek için nota verilip yayınlar engellenmişti. Bugünse 24 saat Kürtçe yayın yapan TRT Kurdî’yi, üniversitelerde Kürdoloji bölümlerini açan bir devlet var. Böyle bir devletin sırf Kürtlerle irtibatlıdır diye bir koridora veya özerk, federal yahut bağımsız bir yapılanmaya karşı çıkması mantıklı değil.
EMPERYALİSTİN EMRİNDE
- Ne peki?
Türklere ve Kürtlere zarar veren bir örgütle mücadelesi var devletin, Kürtlerle Türklerin değil. Emperyalistlerin amacına hizmet eden, ümmetin kardeşlik perspektifinden uzak örgütlerin devre dışı kaldığı bir süreçte Kürt koridoru Türk koridoru, Türk koridoru da Kürt koridoru demektir. Arap ya da Fars koridoru da öyle. Tıpkı Türk orijinli Selçuklu ve Osmanlı’nın aynı zamanda Kürt devleti, Kürt orijinli Eyyubi devletinin de aynı zamanda Türk devleti olması gibi. Çünkü ırk ve etnisite esaslı değil ümmet birlikteliği esasında kurulmuş devletlerdi.
TÜRK-KÜRT İTTİFAKI
- PKK Rusya’nın, ABD’nin kendilerini sattığını söylüyor. Referandum için azmettirilen Barzani’den de benzeri bir nida yükselmişti. Nedir bu satılmaya müsait olma hali?
Bu bağlamda Kürt tarihi iki kısma ayrılır: ilki ümmet kardeşliği çerçevesinde Türkler, Araplar gibi Müslüman milletlerle kurulan ittifaklar dönemi. Tam bir kazanç ve bereket dönemidir. Kürt edebiyatı bu dönemlerde gelişmiştir. Kürtlerin ve tüm ümmetin medarı iftiharı “Şarkın sevgili sultanı” Selahaddin, Türkmen Nureddin Zengi ile kurulan ittifakın ortaya çıkardığı bir kahramandır. Kudüs’ün fatihidir. Bu dönemde ne aldatma var ne aldatılma. Birlikte ve kardeşçe büyüme var. Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi şahsında kurulan o görkemli ittifak da öyle. 1. Dünya Savaşında, özellikle Kurtuluş Savaşında ordu batıda savaşırken Kürt Hamidiye alayları da doğuda savaşmış o muhteşem kurtuluşu gerçekleştirmişti. Ordu İzmir’de düşmanı denize dökerken Kürtler de Urfa’da, Antep’te, Maraş’ta…
EMPERYAL HEZİMET
- Kürt tarihinin ikinci kısmında ne var?
İkinci kısım ise bazı Kürt lider ve örgütlerinin Ruslarla, Amerikalılarla, İngilizlerle, kısacası emperyalistlerle kurdukları ittifaklar tarihidir. Kelimenin tam anlamıyla Kürtler açısından bir aldatılma, hezimete uğrama tarihidir. Mehabad Kürt Cumhuriyetini kuran Kadı Muhammed’in Ruslar tarafından aldatılması. Şeyh Ubeydullah Nehri’nin yine Ruslarca yüz üstü bırakılması. Mela Mustafa Barzani’nin hem Ruslar hem ABD tarafından aldatılması. Son örnek de Irak Kürdistan’ında referandum yapan Mesud Barzani’nin ABD tarafından yüz üstü bırakılması… Bu gün ABD tarafından sırtı sıvazlanan, silahlandırılan PYD’nin Afrin’de hem Ruslar hem ABD tarafından ortada bırakılması da. PKK lideri Öcalan’ın teslim edilme süreci de yeterince açıklayıcı bir örnektir. Kürtlerin eğilimi ile modern zamanlarda onları temsil iddiasıyla ortaya çıkan örgütlerin eğilimi hep farklı olmuştur. Bu örgütlerin emperyalistlere duyduğu derin aşk hep Kürtlere hüsran getirmiştir. Türkiye Kürtler adına ortaya çıkan bu emperyalist aşığı haksız temsilleri bertaraf edebilirse Kürtler de bu travmatik aldatılma sendromundan kurtulabilirler.
KÜRTLERİN EVİNİ YIKTI
- Bazı Kürtler bin yıllık kader ortağını öldür diyen emperyaliste neden kanar peki?
Baas rejimlerinin ve Türkiye’de tek parti rejiminin Kürtlerin varlığına kast eden ırkçı uygulamaları Kürtleri yılana sarılmaya itmişti. Çaresizliktendi bu tercih. Ama şimdi Türkiye değişen ve dönüşen yeni yüzüyle Kürtlere alternatif sunuyor. Birlikte ve kardeşçe büyüme. Kürtler bunun farkına vardılar. Emperyalistlerin dışarıdan ve Türk solunun içeriden yeniden savaş kışkırtıcılığı yapması Kürtlerin eskisi gibi bir araç olarak kullanılmasının devamı içindir. Kürtler, Türk solunun akıl hocalığı yaptığı örgütün kendilerine ölüm ve yıkımdan başka bir şey getirmediğini gördüler. 50 bine yakın Kürt çocuğu dağlarda hayatını kaybetti. Kürt köyleri yakıldı, dağları bombalandı. Hendek belasıyla evleri başlarına yıkıldı. Kürtlerin ölümden başka kazancı olmadı. İç ve dış Kürtler üzerindeki sol ve emperyalist vesayetin kırılması Türkiye’nin elindedir. Türkiye emperyalizimle savaşında yeni bir sürecin eşeğindedir.
KÜRTLER BU ÜLKENİN SAHİBİDİR AZINLIĞI DEĞİL
- Geçen gün Sırrı Sakık şöyle diyordu: “Gök kubbe altında hiç bir kara parçasında Kürtlere bir statü layık görülmedi, yatacak mezar bile!” Nedir bu?
Kürtlerin bir statüsü var: Şu ümmet coğrafyasında Türklerin, Arapların, Acemlerin, Alevilerin, Sünnilerin kardeşi olmak. Ta başta 1. Mecliste Kürtlere Anasır-ı İslam çerçevesinde Türklere verilen statünün aynısı verilmiştir. O da bu devletin sahibi olmaktır, azınlığı, ötekisi, böleni değil. Kürtleri ikna etmeye çalıştıkları kendini bu toprakların ötekisi, yabancısı, azınlığı gibi görme hali, Kürtler açısından bir bilinç, bir statü değil, marazi bir tutumdur. Kürtlere düşmanlık varsa budur. Kürtleri bu ülkenin sahipliği gibi büyük bir statü varken ötekisi, azınlığı olmaya razı etmeye çalışmak Kürtlere ihanettir. Biz bu toprakların sahibiyiz.
OMZUMUZ SAĞLAM OLSUN SİLAH GERİ TEPMESİN
- ABD’nin PKK desteği neden?
ABD’nin istediği şey, İslam coğrafyasının sonu gelmez bir çatışma ortamında tükenişe gitmesidir. Çünkü İsrail’in güvenliği bunu gerektiriyor. Türkiye kendisine musallat edilen PKK’yi içeride yenilgiye uğrattı. Bu kez Suriye iç savaşında PKK’nın yeniden Türkiye’yi meşgul edecek konuma gelmesi sağlandı. PKK Türkiye’yi yenecek veya bölecek güçte değildir, görevi Türkiye’yi içeride tutmak, olmadı bir başka içeri olan Suriye’de meşgul etmektir. ABD Kürtlerin karakaşına hayran değil, bölemediği Türkiye’yi meşgul etme derdinde.
Kürtler Zeytin Dalı’nın farkında
Kürtlerin önemli kısmı Türkiye’nin hem PKK, hem Suriye rejimi hem ABD provokasyonları neticesinde bu operasyona mecbur kaldığının farkında. YPG’nin silahlandırıldığı, bu silahların Türkiye’ye karşı kullanıldığı da açıktır. Türkiye’nin başlarda PYD’ye sunduğu imkanlar da hatırlanmalıdır. Durduk yere bu noktaya varılmadı. Burada Türkiye’nin tek parti dönemini çağrıştıran söylem ve eylemlerden kaçınması belirleyici olacaktır. Bazen eski ırkçı, şovenist dönemleri çağrıştıran bir cümle bile hayal kırıklığına yol açabiliyor.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ