Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın Türkiye’ye gelişi küresel kumpasın çöktüğünün resmidir.
Vicdan sahibi insanlar Atilla’nın ailesiyle buluştuğu anları duygulanarak izlemişlerdir.
Bir insanın kendi hikâyesini, kendi menfaatlerini, kendi kaygılarını ülkesinin hikâyesinin ve menfaatlerinin önüne koymaması büyük bir erdemdir. Atilla bu erdemi göstermiş, şahsiyet sahibi bir insan olduğunu ortaya koymuştur.
Ama işin asıl önemli kısmı, Halk Bankası üzerinden Türkiye karşı tezgâhlanan kumpasın boşa çıkarılması, Atilla’nın bu oyuna gelmemesidir.
FETÖ’nün girişimi olan 17 Aralık operasyonu milli bankalarımızı da hedefe alan ulusal kumpastı. Erdoğan’ın dirayetli duruşuyla püskürtülen bu hamlenin ardından yine FETÖ’nün işin içinde olduğu küresel kumpasa geçilmiş, burada yine Halk Bankası üzerinden Türkiye’ye diz çöktürme operasyonu yapılmıştı. Kukla ve kuklacı, ulusal ve küresel kumpaslarla Erdoğan’ı devirmek için gelinden gelen gayreti göstermişti.
ABD içinde bir kanadın onlarca yıldır FETÖ’yü taşeron olarak kullandığı biliniyor. Bu kanat üst üste hamleler yapmaya devam ediyor. En son yaptırım meselesi bunun yeni bir halkası. Tüm bu hamleler Türkiye’nin sağlam duruşu ve Trump’ın oyuna iştirak etmemesi sebebiyle istenen sonucu vermiyor.
Türkiye-ABD ilişkilerinin selameti konusunda kaygı belirten kimi çevrelerin öncelikle şunu anlaması gerekiyor:
Erdoğan ve AK Parti’yi devirerek Türkiye’yi kontrol altına almaya çalışan bir zihniyet ilişkilerin önünde en büyük engeldir.
Türkiye’nin milli egemenliğine saygı duymayan ve uydu ülke isteyen böyle bir zihniyete karşı anlayışlı veya tavizkar olmak hiçbir fayda sağlamaz.
ABD içinde etkili olan bu çevrelerin hamle üstüne hamle yaptıkları ve hiç de iyi niyetli olmayan bir şekilde Türkiye’yi dize getirmeye çalıştıkları görülüyor.
Halkbank meselesinden F-35’lere, S-400’ler meselesinden PYD-PKK konusuna kadar birçok konuda Türkiye’nin boğazını sıkmaya çalışıyorlar.
Böyle bir tablo karşısında kendi ülkesinin menfaatlerini ve haklarını korumak değerli bir tavırdır.
Hakan Atilla bu tavrı sergileyebildiği için büyük bir sempatiyle karşılanmıştır.
Bir de ABD hapşırsa burada nezle olan tipler var. Tezkere hadisesi olduğunda ‘ABD bunu unutmaz, bunun hesabını fena sorar’ diyenler…
Suriye’ye müdahale için ABD askerlerinin Türkiye’de konuşlanmasına izin verilmeyince, ‘ABD, bunu unutmaz, acısını fena çıkarır’ diyenler…
S-400’ler alındığında, ‘ABD bunu unutmaz, gereğini yapar’ diyenler…
Bu kadar ezik ve kompleksli bir şekilde ABD’ci kesilen bu tiplerin ABD-Türkiye ilişkilerinde samimi ve güvene dayalı, gerçek dostluk zemininde bir ilişkiyi arzu etmeleri de mümkün değildir.
Samimi dostluğa değil de teslimiyetçi anlayışa sahip olmayı ilişki sananlar bugünkü sorunu da doğru algılayamazlar.
Hep ‘ABD unutmaz’ diyenler, asıl Türkiye’nin de kendisine yapılan yanlışları unutmayacağını bilmeliler.
Türkiye’ye kurşun sıkan PKK/PYD’ye kucak açılmasını unutmak hiç kolay değil…
Türkiye’ye kast eden darbeci FETÖ’cülere yardım-yataklık yapılmasını unutmak hiç mümkün değil…
Türkiye’yi dize getirmek için kumpaslar, operasyonlar, yaptırımlar gibi her yola başvuran bir zihniyeti unutmak olacak iş değil…
Türkiye’ye karşı takınılan haksız tavrı Başkan Trump’ın buradaki kimi Amerikancılardan daha iyi anladığı görülüyor. Erdoğan’ı kendileri için engel olarak gören yerli ve yabancı bazı çevrelerin Trump’ı da kendi hedeflerine ulaşmak açısından bir engel olarak gördüğü daha iyi anlaşılıyor.
Neticede son olayda da gördük ki, haklı olduğunuz ve dirayetli davrandığınız sürece her türlü kumpas yapanın başına patlayacaktır.