AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmaya Başkan Erdoğan’ın Peygamberimizin Uhud’daki duasından hareketle yaptığı dua damgasını vurdu.
Bu duanın sırrını iyi anlamak lazım. Uhud’u anlamadan ve Uhud’dan dersler çıkarmadan varılacak bir yol yoktur elbette. Derin ve ölümcül bir yenilgiye götüren süreçler Uhud imtihanında saklıdır. Uhud’dan çıkarılan dersler ise sonraki büyük zaferlerin önünü açmıştır.
Başkan Erdoğan’ın Uhud duasını konuşmasının mihverine oturtması elbette anlamlıdır. Bunun analizine geçmeden önce Başkan Erdoğan’ın konuşmasında vurgu yaptığı iki önemli başlığa değinmek isterim. Çünkü her iki başlık üzerinden verdiği mesajlar, AK Parti hareketinin asıl ruhunu, yani varlık nedenini oluşturuyor.
Bir: Meydan okuma.
İsim vermeden ABD yönetimine “Oyunlarınızı gördük. Hodri meydan!” mesajının verilmesi “Dikleşmeden dik durmak!” anlayışımızın bir özetiydi. Başkan Erdoğan’ın şahsında somutlaşan bu misyon geçmişte içimizden birileri tarafından “uzlaşma!” kılıfı altında hedefinden saptırılmak istenmişti. Kibirle buluşmayan bu özgüvenin kongreye taşınması, AK Parti hareketimizin rotasının değiştirilemeyeceği mesajını içermesi bakımından önemliydi.
İki: Haksızlığa boyun eğmeme.
Başkan Erdoğan’ın Hz. Ali efendimizin “Haksızlıklar karşısında eğilmeyin!” tavsiyesine atıf yapması, adında adalet olan ve siyasetinin merkezine adaleti oturtmuş AK Parti hareketimizin haksızlıklar karşısındaki değişmez/değiştirilemez tavrını vurgulaması bakımından nirengi öneme sahiptir. Hz. Ali demek, mutlak adaletin temsili demektir. Hz. Ali demek “Haksızlık karşısında eğilmeyin!” anlayışının temsili demektir.
Söylemek bile gereksiz: Haksızlık karşısında eğilmemek önerisi hem her türlü haksızlıktan uzak durmak hem de haksızlığın karşısına cesaretle durmak anlamına gelir. Başkan Erdoğan’ın atıfta bulunduğu bu söz, AK Parti hareketimizin varlık sebebini oluşturuyor.
Kim ki haksızlık yapıyorsa o asla AK Partili olamaz. Kim ki nerden ve kimden gelirse gelsin haksızlığın bizatihi kendisine karşı mertçe dikilmiyorsa o zinhar AK Partili olamaz. Gücün/güçlünün karşısında boyun eğen bir anlayışın AK Parti’de yeri olamaz.
Başkan Erdoğan’ın kaba gücün en mücessem hali olan ABD’ye akılla ve vicdanla yoğrulmuş bir cesaretle meydan okumasının asıl nedenini işte bu anlayış oluşturuyor.
***
Şimdi geliyorum Uhud’dan çıkartılacak derse... Bedir zaferinden sonra Uhud yenilgisi...
Demek ki başlarında Peygamber bile olsa yenilgi veya başarısızlık olabiliyor. Nitekim Mekke’nin fethinden sonra Huneyn’de olduğu gibi...
Sebeplerini bilmek lazım.
Bedir’de ganimet hırsı yoktur. O yüzden sayıca az olan Müslümanlar, sadece sayıca değil askeri donanımları açısından da kendilerinden güçlü olan müşrikler topluluğunu yenmiştir. Uhud’da asıl yenilgi, ganimet saikiyle okçular tepesinin Peygamberimizin kesin talimatına rağmen terk edilmiş olmasıdır.
“Muhammed öldü!” dedikodusunun yayılması üzerine Müslüman saflarda yer alan münafıkların veya imanı zayıf olanların terk edip gitmeleri önemli bir faktördür.
O yüzden olay üzerine inen ayeti kerimedeki şu vurguya hepimiz çok dikkat etmeliyiz: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” (Al-i İmran 144)
AK Parti hareketimizin varlık sebebini oluşturan bu ruhun ve misyonun güçlü bir biçimde hatırlatılması boşuna değildir.
Biz gücümüzü ilkelerimizden ve bu ilkeleri üzerinde anlamlı bir biçimde taşıyan liderimizden alıyoruz.
İlkelerimizden saparsak Uhud’larla Huneyn’lerle sınanırız, biline!
Kongremiz hayırlı olsun. Yeni seçilen kardeşlerime başarılar diliyorum.