AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 31 Mart seçim atmosferinden en hızlı çıkan siyasi lider oldu. Daha o gece yaptığı açıklamada “olanda hayır vardır” diyerek parti teşkilatının ve tabanının yeni duruma intibakını kolaylaştırdı.
Sonraki açıklamaları da bu yöndeydi Cumhurbaşkanı’nın. Seçmene ve teşkilatına teşekkür ederken Ankara ve İstanbul başta olmak üzere kaybedilen illerle ilgili doğru yere odaklandı. “Kabahati seçmende aramak acizliktir” dedi.
Özeleştiriye 21 Mayıs 2017’de başladı aslında Erdoğan. Referandum sonrası partisinin başına yeniden geçtiğinde, gayet radikal sayılabilecek eleştiriler, nasihatler ve talimatlar yöneltti teşkilata. Metal yorgunluğundan, yorulanlara yol vermekten, halka tepeden bakanlarla devam edilmeyeceğinden söz etti. Gereğini de yaptı. Tüm zorluklarına ve komplikasyonlarına rağmen partinin ve ülkenin sıhhati için bu operasyonları lüzumlu görmüştü. Eğer yapılamasaydı, muhtemelen ibre aşağıya inecek ve -Cumhur ittifakı olarak- ne 24 Haziran’da yüzde 53.66, ne 31 Mart’ta 51.64 gibi yüksek oy oranlarına ulaşılacaktı.
***
AK Parti her birimiyle geride bırakılan seçim sürecini değerlendiriyor. Boşlukları, ihmalleri, hataları tespit etmeye çalışıyor. Hırpalayan, dibe çeken bir eleştiriden çok, sorunların nasıl aşılacağına odaklanan bir yöntem geliştirilmeye çalışılıyor.
Erdoğan partisiyle eş zamanlı olarak Cumhurbaşkanı sıfatıyla da Türkiye’ye liderlik yapıyor.
19 Nisan günü –Ekrem İmamoğlu’na mazbata verildikten sonra yani- “Dönem kızgın demiri soğutma, birlik ve beraberliğimizi perçinleme dönemi” demesi bu açıdan çok önemli.
Devamında şunları söyledi Erdoğan: “Türkiye’nin bekası vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği her türlü politik hesabın üstündedir. İçinde bulunulan hassas dönemde siyasetçilerin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi önemli. Ülkemizin önünde 4 buçuk yıllık kesintisiz bir icraat dönemi bulunuyor. Seçim tartışmalarını geride bırakarak ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şart. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir. Şiddete bulaşmadığı, terörü kutsamadığı müddetçe her siyasi görüşün başımızın üzerinde yeri oldu. 2023 Türkiye'sini inşa edecek olan da yine milletimizin bizatihi kendisidir.”
***
Ortak değerler, ortak gerçeklikler, ortak gelecek ülküsü bu kucaklaşmayı kolaylaştıran noktalar. Ama elimizi kolumuzu yana düşüren asıl mevzu şurada saklı: “Şiddete bulaşmadığı, terörü kutsamadığı müddetçe her siyasi görüşün başımızın üzerinde yeri oldu.”
Türkiye’nin devlet ve millet olarak terör örgütleriyle mücadele ettiği, binlerce evladını şehit verdiği bir düzlemde siyasi partilerden tek beklenti bu. Terörü kutsama!
Ama bunun bile zorlandığı, sulandırıldığı bir zemin varken, bu nedenle eleştirilen partiler sahici bir özeleştiri yapmadan ve arınmadan nasıl gerçekleşecek o kucaklaşma? Muhataplarınız bunu yapmaz iken siz ne yapabilirsiniz?
Üstelik eskisi gibi değil muhalefet. Aynı anda hem Atatürkçü hem Apocu, hem dindar gibi hem laik, hem halkçı gibi hem elitist, hem ülkücü gibi hem anti-devletçi, hem Kemalist hem Fetö’den iltifat kabul eder... En kötüsü hem teröre karşı, hem müsamahakâr...
***
Meclis koridorlarında nezaket çerçevesinde bir şekilde olur da, demir kor iken karşılaşılırsa nasıl olacak? Şehidin yakınıyla, evladını katleden teröriste kalkan olan karşılaştığında ne olacak?
15 Temmuz’da vücudunu zırh delici mermilere siper edenlerle, güvenli evde kahve içip televizyon seyrederken pantolonun ütüsü bile bozulmayan nerede nasıl kucaklaşacak?
Benim buna tek cevabım var. CHP kendine çekidüzen verecek. Terör örgütlerinin yarım kalan söylemlerini tekrarlamayı bırakıp devlet sorumluluğu içinde bu aziz millete layık olmaya çabalayacak.