Öylesine saçma sapan, ipe sapa gelmez yorumlar yapılmıştır ki Kürtlerle ilgili, hem de milletvekilleri hatta bakanlarca, insan dehşet içinde kalıyor."Kürt diye biri yoktur. Dağ Türk'üdür onlar...Karda yürürken "kart-kurt" diye bir ses çıkar ya? Kürt adı buradan gelir.." Bu zırvaları 12 Eylül sonrası Kenan Evren ve arkadaşlarının hazırlattıkları Beyaz Kitap'ta okuduk! Faşist bir kaynağın saçmalaması diyebilir, geçeriz bu gün ama o yıllarda çok kişi inandı bunlara. Çünkü gerek Osmanlı gerekse de Cumhuriyet, Kürtler konusunda sessiz kalmayı tercih etti; gıkını çıkarmazsa ortadan kaybolacaklarını sandı belki de!! Akıllara ziyan..!
Efendim, var olan Kürt nüfusunun izleri bölgede iki bin yıl önce yaşayan halklara kadar gider. Ancak iki bin yıldır bölgede yaşamalarına rağmen, farklı imparatorluklarda, değişik özerklik düzeyleri içinde yaşayarak asla kendi devletlerini kuramadılar. Kürt beylikleri 16. yüz yıldan 19. yüz yılın sonuna kadar, dört yüz yıllık bir sürede kendi yönetimlerini kurmak için Osmanlıya sürekli baş kaldırdılar. Bunların hiç biri başarılı olmadı. Ancak, Osmanlı 16. yüz yılda askeri destek karşılığı on altı Kürt beyliğine özerklik tanıdı. Derken 19. yüz yılda Osmanlı devleti yeniden Osmanlı egemenliğini kurmak amacıyla bu özerkliğe son verdi. Kürtler elliden fazla isyan çıkarsa da, hiç biri özerkliğin yeniden kurulmasını sağlayamadı.
Mayıs 1916'da imzalanan Sykes-Picot anlaşmasıyla, Kürt bölgeleri İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaşıldı. İngilizler Amerika'nın da desteğiyle, bölgede bir Kürt devleti kurulmasını istiyordu. Ne varki, bir Kürt devletinin kurulması için yasal çerçeveyi oluşturan Sevr Anlaşması hiç bir zaman yürürlüğe girmedi. Derken, 1923 tarihli Lozan anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, Kürt bölgeleri resmen İran, Irak, Suriye ve Türkiye arasında bölündü.
Bu gün Kürt, yaklaşık 27 milyon nüfusuyla dünyada devleti olmayan en kalabalık halktır. Ermenistan, Azerbaycan ve Almanya'da büyük Kürt toplulukları vardır ancak 13.6 milyon Kürt, Türkiye sınırları içinde yaşamaktadır.
Türkiye, Irak ve Suriye'de büyük çoğunluk Sünni Müslümandır. İran'daki Kürtlerin çoğunluğunun Sünni olması onları, ezici çoğunlukla Şii olan İranlılardan iyice ayırır.
Dil olarak Kürtçe'nin kullanımı ülkeden ülkeye değişir. Türkiye'de Kürtçe 2002'ye kadar resmen yasaklanmıştı. Bu günse kamusal alan da bile Kürtçe konuşulduğu duyulabilir. Daha önceleri Kürtçe konuşanlara verilen ağır cezalar yüzünden, Türkiye'de pek çok Kürt, ana dilini konuşamamaktadır.
Bu gün sözde dostlarımızın kışkırtmaları sonucu PKK gibi asla Kürtleri temsil etmeyen bir uyuşturucu şebekesinin ihanetlerini saymazsak, Türklerle Kürtler, yavaş yavaş da olsa, ortak kaderi paylaştıklarını anlamış ve düşman değil gerçek kardeş olduklarının bilincine varmaya başlamışlardır...