Ne anlamsız, ne saçma bir soru bu.
Birileri bilinçli bir biçimde bu soruyu soruyor.
Amaçları belli:
Bir: Yanlış bir Reis algısı oluşturmak…
İki: Reis’e, Reis’i savunanların zarar verdiği algısını oluşturmak…
Üç: Reis’i bir başına korunaksız bırakmak…
Kim daha çok Reisçi görünme ihtiyacı hissediyor bilemem.
Böyle bir yarış var mıdır yok mudur onu da bilemem.
Ne görünme ihtiyacını doğru bulurum, ne de böyle bir yarışı.
Tanıdığım kadarıyla Reis’in kendisi de bunu zinhar doğru bulmaz.
Ne görünme ihtiyacı hissedenleri sever, ne de kendisi üzerinden iktidar elde etmeye kalkışanları.
Ama Reis kendisini can u gönülden, şahsında somutlaştırdığı o idealler dolayısıyla ölümüne sahiplenenleri baş tacı eder.
***
Herkes şunu iyi bilsin:
Reis’in şahsında somutlaşan idealleri savunmak ve bu çerçevede Reis’i ölümüne sahiplenmek ayrıdır, şahısçılık yapmak ayrı.
Kuşkusuz lidersiz olmaz.
Lakin lideri lider yapan da savunduğu idealleridir.
Kuşkusuz Reis; hem idealleri dolayısıyla, hem de kişisel özellikleri bakımından milleti tarafından sevilen biridir.
Sözünü ettiğim anlamda Reisçi olanlar, tıpkı Reisleri gibi mütevazı olurlar.
Reisleri gibi milletin gönlüne girecek yolları esas alırlar.
Ne Reis’in gözüne girmek için riyakârlık yaparlar, ne de başkaları üzerinde hegemonya kurmak için Reisçilik pozlarına girerler.
Çünkü bilen bilir ki Reis o tarz davrananların üstünü çizer.
O tıynette olanlara yüz vermez.
Oysa “Kim daha çok Reisçi?” sorusuyla yanlış bir Reis algısı oluşturmak isteyenler, sanki Reis bu tür kişilerden hoşlanıyormuş gibi bir portre çiziyorlar.
Yok böyle bir şey!
Reis’i seven milyonlar var.
Herkes kendi meşrebine göre Reis’i savunur elbet.
Reis’i kendisini savunanlar üzerinden sigaya çekmek veya Reis’e kendisini savunanlara karşı had bildirmesi telkininde bulunmak bir başka niyetin ifadesidir.
Sadece kendi şahıslarını odağa alan ve kendi savunularının mutlak faydasına inanan tipler, Reis’e ölümüne bağlı olanların samimiyetini küstahça sorgulama yoluna gidiyorlar ki bunu kabul etmek mümkün değil.
Şurada-burada Reis adına yapılan savunuların gerçekte Reis’e zarar verdiğini iddia edenler, aslında kendileri de Reis’e yaslanarak önlerinde engel olarak gördüklerini tasfiye etmek için kurnazca bir yol izlemiş olmuyorlar mı?
O birileri istiyor ki Reis kendi kendini savunsun.
Kavgasını da tek başına versin.
Pek tabii Reis’in kavgasını da, ideallerini de Reis’in öngördüğü çerçevede ve üslupla sürdürmek esastır.
Gezi sürecinden başlayıp, 17-25 Aralık süreçlerinde Reis’i yalnız bırakanlar o zaman da Reis’i aslanlar gibi savunanları aynı bakış açısıyla itibarsızlaştırma yoluna gitmişlerdi.
15 Temmuz’da saklanacak delik arayanlar veya meydanlarda görünmeyenler, Reis’i kefenleriyle karşılayanları şimdi de itibarsızlaştırma yoluna gidiyorlar.
16 Nisan’da bırakınız Reis’in yanında şehir şehir, meydan meydan dolaşmayı; oyunun rengini dahi belli etmekten kaçınanların, başka bir deyişle, “evet” demenin ne kadar önemli ve gerekli olduğuna dair bir tek demeç dahi vermeyenlerin bugün kalkıp Reis’i ve davasını yüreklice savunanları Reisçilik yarışına girmiş veya Reis üzerinden başkalarını harcamaya çalışan kişiler olarak gösterip itibarsızlaştırmaya çalışmaları elbette manidardır...
***
Çok şükür daha fazla Reisçi veya herkesten çok Reisçi görünmek gibi bir amacımız yok bizim.
Kimseyi Reis üzerinden doğrayıp biçtiğimiz de yok.
Ama Reis’i doğrayıp biçmek isteyenler veya Reis’e kumpas kuranlar bilsinler ki Reis’e ölümüne sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Onun bir sözüyle kefenini giyip meydanlara çıkanlar, onu elbette kimseye yedirmezler, biline.