İstanbul Ortaköy’de Reina gece kulübündeki terör saldırısı, belli çevrelerce hemen “laik hayat tarzını hedef alan bir saldırı”ya kaydırıldı. Bu bir algı operasyonuydu ve siyasi irade hedef gösterildi. “Bütün bunlar Erdoğan yüzünden, AK Parti yüzünden oluyor” diye açık açık yazdılar, konuştular.
15 Temmuz’un o Yenikapı ruhunu bu zihniyet sahipleri zaten hiç benimsemediler. İlk fırsatta da fabrika ayarlarına döndüler, tekrar mevzilendiler ve kaldıkları yerden devam ediyorlar.
DEAŞ’la en büyük mücadeleyi, şehitler vererek sürdüren devletimizi, Erdoğan düşmanlığı üzerinden hala yurt dışına jurnallemeye devam ediyorlar.
Onun için asıl tehlike, yaşam tarzlarındaki farklılıktan kaynaklanmıyor. Bu farklılığı, terörle mücadeleyi zaafa uğratacak şekilde kanırtmaya kalkanlardan kaynaklanıyor. Asıl tehlike, ABD ve Avrupa Birliği ile aynı zihniyetin sahibi siyasetçilerden, medya ve sivil toplum kuruluşlarından geliyor. Bilhassa CHP ve HDP’de siyaset yapanlar, bilhassa da Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri ile Doğan medyada ferdi çıkışlar ile uyanıklık yapanlar, devletin verdiği asitmetrik savaşı görmezden geliyorlar.
Maalesef bu koronun şefliğini CHP Genel Başkanı yapıyor. Maalesef diyorum, çünkü ana muhalefet partisinin sorumluluğu, medyanın ve HDP’nin sorumluluğu gibi değildir.
Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz salı günü partisinin Grup Toplantısında şunları söyledi:
“Şu anda çöken bir devlet gerçeğiyle karşı karşıyayız. Teröre teslim olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Mücadeleyi nasıl yapacağını bilmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Dünyanın dört bir tarafında militanlar Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a geçti. Ben söylemiyorum bunu. 12 Ağustos 2012, IŞİD komutanı söylüyor: ‘Bize savaşın başında katılan savaşçının çoğunun yanı sıra teçhizatımız ve tedarikimiz Türkiye üzerinden geldi.’ diyor. Peki bunlar gelirken bu ülkenin hükümeti kimdi?”
İnsaf! Trump, “IŞİD’i Obama kurdurdu” diyor. Kılıçdaroğlu, ABD’nin yeni Başkanının açıkladığı gerçeğe rağmen, IŞİD komutanının sözlerini Türkiye aleyhine kanıt gösteriyor. Bu kadarına da pes doğrusu.
CHP, HDP ve bir kısım medyanın temsil ettiği zihniyet sahipleri, Türkiye’nin Cumhurbaşkanına, hükümetine inanmıyor ama IŞİD komutanının, Washington’ın, Brüksel’in ve FETÖ’nün iddialarına dört elle sarılıyorlar. 7 Haziran seçimlerinden bir hafta önce de o IŞİD’çinin iddialarını, FETÖ’cü savcıların ve jandarma içindeki FETÖ’cülerin uyduruk belgeleriyle (MİT TIR’ları ihaneti) Cumhuriyet gazetesi yayınlamıştı. O günün casusu Can Dündar mükâfatını, Almanya Cumhurbaşkanlığındaki madalyası ile aldı...
Her terör saldırısının ardından hükümete destek vereceklerini açıklayan Kılıçdaroğlu’nun, kamuoyu baskısıyla söylemek zorunda kaldığı ifadelerin bir değeri yok. Karda kışta bölücü teröristlerle şehitler vererek mücadele eden devletin askerine, polisine; “devlet çöktü, iktidar teröre teslim oldu” diye seslenen ana muhalefet partisi lideri, terör örgütlerinin değirmenine su taşıyor. Kılıçdaroğlu, teröristlerle, teröre destek verenlerle aynı saftadır. Hatta PKK’yı Avrupa’da himaye edenlerden, PKK’nın Suriye kolu YPG’ye silah veren ABD’den daha zararlı, daha tehlikeli bir yerdedir…
Terörle mücadelede birlik, beraberlik ve dayanışma duygularını toplumsal zeminde dinamitleyen, bu zihniyettir. Terör azgınlaştırıldıkça bu zihniyet sahipleri devleti ve hükümeti hedef göstermeye devam edecekler.
Asla vazgeçmeyecekler. Kontrollü bir zihniyetin esiri olarak görev elamanı gibi hareket edecekler...