Türkiye bu güne kadar çok sayıda protokol ile askeri öğrenci mübadelesi yapmıştır. kimseden de bir tepki görmemiştir. Tamamen teknik bir konudur.
Fakat son onaylanan protokolün tarafı Katar olunca muhalefetin tepkisi gecikmedi.
Muhalefet derken sadece siyasi muhalefeti kastetmiyorum.
Ülkesine ve ülkesinin halkına tepeden bakan, batı kültürüyle beslenmiş çevrelerin, milletin seçtiği dindar başkana karşı önyargılı olan bütün çevreleri kastediyorum.
Pusholder adresinden, 'Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız bir şekilde tıp, diş hekimliği ve eczacılık eğitimi alacak.' diye bir tweet yayınlandı.
Tam da gençlerimizin üniversite sınavına girecekleri günün arifesinde atılan bu tweet ister istemez öğrencilerimizin ve velilerinin tepkisine sebep oldu.
Daha sonra T24 isimli Erdoğan muhalifi haber sitesi, 'Protokol onaylandı, Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecek.' şeklinde bir haber yaptı.
Diğer muhalif haber siteleri de mal bulmuş mağribi misali üzerine atladılar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da T24'ün haberini etiketleyip, "Kendi gencine bu kadar sevgisiz bu kadar saygısız bir iktidar işte. Hiç mi utanmıyorsunuz bunları yaparken ey AK Parti? Aranızda biriniz çıkıp da bu adaletsizdir diyemedi mi? Bizim çocuklar o okullara girebilmek için bütün gençliklerini heba ediyorlar!" diye bir tweet attı.
Savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak protokolün sadece ordu mensubu asker ve sivil öğrencileri içerdiğini açıkladı.
Yani protokol bütün Katarlı gençleri kapsamıyor sadece Katar ordusunun asker ve sivil mensuplarını içeriyordu.
Bunun üzerine hem Pusholder hem de T24 yaptıkları yanlışı düzelterek özür dilediler.
Takla attırılmış bu haber, öğrencilerimizi ve velileri kışkırtma misyonunu ifa ettikten sonra özür dilemenin bir anlamı kalmamış olsa da özür dilemeleri her şeye rağmen bir erdem gösterisiydi.
Kılıçdaroğlu'ndan da attığı tweet için özür dilemesi beklenirdi. Hatta bu siteleri bahane ederek özür diler takdir de edilirdi.
Ama bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde baktım tweet silinmemiş ve özür de dilenmemişti.
Hiç lafı eğip bükmeye gerek yok, Kılıçdaroğlu resmen ve fiilen yalan haberi gerçekmiş gibi yansıtma çabası içine girmiş bir genel başkan olarak tarihe geçti.
Binlerce insanın katline talimat vermiş olan Esed ve Sisi'ye heyetler gönderen ve onlarla ilişkiyi sürekli savunan Kılıçdaroğlu'nun Katar tepkisinin arkasında hiç şüphe yok ki Erdoğan nefreti yatmaktadır.
Muhalefet liderinin Erdoğan nefretini de anlamak mümkün. Ancak Kılıçdaroğlu nefretin de ötesinde demokratik yollarla seçilmiş Erdoğan'ın sürekli meşruiyetini sorgulayarak Türkiye karşıtı güçlerin ekmeğine yağ sürmekte maalesef.
ABD'de FETÖ'nün desteğiyle kurulan Türkiye Demokrasi Projesi'nin söylemiyle Kılıçdaroğlu'nun söylemindeki paralellik yabana atılacak cinsten değil!
Müteahhitleri bankaları ülkeleri tehdit ettiği gibi attığı bir başka tweet ile protokolleri de yırtıp atacağını ilan etti.
Şu tweete bakın!
"Gençler merak etmeyin, koca ülkeyi Kataristana döndüren bu zihniyeti tarihin tozlu sayfalarına göndereceğiz, son çırpınışları. Bu protokolleri de yırtıp atacağız."
Hükümete talip bir genel başkanın dili mi bu?
Başkan Erdoğan'ı onaylayan ne varsa kim varsa peşinen muhalefet eden bir zihniyetin somut örneğidir Kılıçdaroğlu.
Bu dil Türkiye'yi tam bağımsızlık yolunda önemli mesafeler kat ettiren Erdoğan'dan rahatsızlık duyan emperyalist çevrelerin diliyle paralellik arz etmektedir.
Bu güne kadar seçmeni etkileyecek ciddi hiçbir proje sunamayan Kılıçdaroğlu ve sözcülerinin Erdoğan'ın Türkiye'ye kazandırdıklarını ortadan kaldırmaktan başka bir hedef gösterdiklerini görmedik.
Evet, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de kimi sıkıntılar var. Bunlardan yola çıkarak hükümetin eleştirilmesi fırsatçılık olsa da anlaşılabilir bir yöntemdir.
Hükümeti köşeye de sıkıştırabilir ama eğer muhalefet sorunları çözecek somut öneriler getirmez ise seçmen itibar etmez.
Nitekim etmediğini de görüyoruz. CHP de bir oy artışı yok. Aksine istifalar yeni partiler ve parti içindeki iddialarla CHP'nin yerinde saydığını görüyoruz.
'Son 3 yılda sorumsuzca harcanan 650 milyonun önemli bir kısmının kimlere hangi yayın organlarına anket araştırma şirketlerine verildiğini soramamak siyasi ahlaksızlığın vicdansızlığın ta kendisidir.' diyen Kılıçdaroğlu'nun avukatı M. Kemal Çiçek'in bizzat kendisidir!
Can Ataklı'nın TV kurmak için toplanan 40 milyonun CHP'de buharlaştığını açıklaması da ayrı bir konu.
CHP iktidara talip olmadan önce bunların cevabını vermek durumundadır.
Daha partisine hesap veremeyen bir genel başkanın iktidar hayali görmesi ve büyük projeleri iptal edip anlaşmaları yırtma iddiası çölde kalmışların gördüğü seraptan farklı değildir!