Casusluk suçunu Enis Berberoğlu'nun üzeride sabitleyip kendisine uzanmasını engellemek için yollara düşen Kılıçdaroğlu, “Pensilvanya’ya kadar yolun var” diyen Bahçeliye, “Ben Pensilvanya'ya gitmedim. Geçmiş olsun bile demedim, teşekkür listesine de girmedim" mealinde bir cevap vermişti.
Ben de, o listenin nasıl hazırlandığını bizzat kendi üzerimden anlatarak, FETÖ’ye can simidi olan birinin, sadece o listede yer almamakla kendisini savunmaya kalkmasının çok ucuz bir manipülasyon olduğunu yazmıştım.
***
Evet, telefon açıp "Geçmiş olsun" dilenmek oldukça garip bir emrivaki idi.
Elbette, “Kabul etmeseydin” diyebilirsiniz, saygı duyarım.
Ancak, o ilandan günler sonra Başbakan Erdoğan'ın uçağında çekilen fotoğrafta da görüldüğü gibi herkesin yüzüne gülüp; hıyanetlerini kalplerinde besledikleri bir dönemde nasıl "Hayır" diyebilirdim ki?
Nitekim hayatım, her insanı "insan" olarak görüp, haketmeyenlere de insan gibi davranmaktan dolayı ödediğim faturalarla doludur ama ben yine de "insan" olmaktan şikayetçi değilim, fatura ödemeye razıyım.
O zaman da Ekrem Dumanlı’yı arayıp, "Bu yaptığın ayıp değil mi” diye sormadım.
Bu çirkin istismarı sîneye çektim ve kimseye durumu izah etme ihtiyacı bile duymadım.
Ne zaman ki, Ekrem Dumanlı, ilerde lazım olunca kullanmak üzere istif ettiği bu istismar ürünlerini, ifşaat gibi pazarlamaya kalkıştı, ben de bu uculukların iç yüzünü anlatarak, mütebessim yüzlerin arkasında saklanan şeytanî kumpasları ortaya serdim.
"Bazen kabalaşmak lazım"mış...
Bu teşekkür meselesini kısaca anlattığım cumartesi günkü yazım önemli gelişmelere sebep oldu.
Olup bitenler bende ilginç bir örneği çağrıştırdı.
Hani tacize uğrayanlardan biri cesur davranınca peşinden yeni mağdurlar sökün eder ya, bu durum da biraz öyle oldu:)
Meğer o listede yer alan ve almayan nice kumpas mağduru varmış...
***
Benim yazı üzerine değerli dostum Fatih Altaylı, çirkin teşebbüsü püskürtmüş olmanın da rahatlığıyla, Ekrem Dumanlı’nın, kendisine de emrivakiyi yapmak istediğini ama reddettiğini yazdı.
Fatih bey, "Bazen kabalaşmak mı lazım" başlığıyla, benim en büyük eksiğime de dikkat çekmiş oldu.
Bakan Bozdağ'ı da zorlamışlar...
Yazımın yayınlandığı gün Adalet Bakanlığı’ndan aradılar. Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’ın defalarca, “Ekrem Dumanlı şu an Pensilvanya’da, Bakan bey geçmiş olsun demek isterse Ekrem beyin telefonundan görüştürebilirsiniz” dediğini, Bakan Bozdağ’ın, bu ısrara sinirlenip, “Zorla geçmiş olsun mu denir” tepkisi üzerine listeye dahil edemediklerini ilettiler.
İzin alarak sosyal medyada paylaştığım bu ayrıntıyı, Yeni Şafak yazarı değerli kardeşim Hüseyin Likoğlu da önceki gün yazdı.
Hüseyin bey, “Gülen’in geçmiş olsun listesi nasıl oluştu” başlıklı yazısında, görev yeri olan Ankara’dan ilginç bir ayrıntı daha paylaştı; aynen aktarıyorum:
Ankara Temsilcileri listeye nasıl girdi?
“Dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Edip Uğur şimdiki Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı, Ankara temsilcilerini yemekte bir araya getirir. Yemekte Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’ın telefonu çalar Arayan Ekrem Dumanlı. Dumanlı, elebaşı Gülen’in yanında. Ünal, Dumanlı’ya Ankara Temsilcileri ile yemekte olduğunu ve onların da “Hoca Efendiye! geçmiş olsun dileklerini ilettiklerini” söyler. Bir kaç gün sonra masada olan bütün temsilcilerin ismi teşekkür listesinde...
O zaman Radikal’in temsilcisi olan Deniz Zeyrek ve Hürriyet’in temsilcisi Metehan Demir, rahatsızlıklarını Mustafa Ünal’a iletir ancak iş işten geçmiştir.”
O ilan bir "örgütsel doküman"dır
Ben, o listede adı geçen diğer Ankara Temsilcilerinin de “mevkidaş mağduru” olduğuna inanıyorum ama tabii ki doğrusunu kendileri bilir.
***
Görüldüğü gibi o liste, o günkü insanî davranışlara insanî bir teşekkür ilanı değil, ilerde kullanılmak üzere hazırlanmış örgütsel bir dokümandır.
Nitekim bugün FETÖ destekçileri aklanmak için o listeye atıf yapmaktadır.
O ilanın iç yüzünü yazdığım için başlatılan linç kampanyası da, benzer ayrıntıların ortaya çıkmasını engellemeye yöneliktir.
Onun için o listeye emrivakiyle sokulan bütün siyasetçi, işadamı ve gazeteciler maruz kaldıkları kumpası açıklamalıdır.
Unutmayın, gizli kalan her suç, suçluya; yeni suçlar için verilen güç demektir.