Türkiye 15 Temmuz darbe girişimini püskürtmesi ve bu vesileyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesini FETÖ'cülerden temizleyebilmesi sayesinde önce Fırat Kalkanı, ardından da Zeytin Dalı Operasyonlarını yapabildi.
Hatırlayacaksınız, CHP'liler ikisine de hatta Kandil'e operasyon yapılmasına bile karşı çıkmıştı. Fırat Kalkanı ile ilgili "DEAŞ'la sınırlı kalsın, daha derine inilmesin" diyorlardı. Zeytin Dalı Operasyonu'nda ise açıktan YPG/PKK'yı korumaya çalıştılar, Afrin'e girilmemesi için şehitlik makamını bile kullandılar. Kandil için ise "Orada terörist kalmadı ki" dediler. Tam da Kandil teröristlerinin "Burada sıkıştık kaldık" mesajları telsizlere düşmüşken...
***
Bu operasyonlar öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözü hep "Bir gece ansızın gelebiliriz" oldu. Şimdi ise ilk kez gün vererek konuştu: "Fırat'ın doğusunu, bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekatımıza birkaç gün içinde başlayacağız" dedi.
ABD; YPG'yi eğitmekten, donatmaktan ve düzenli orduya dönüştürmekten vazgeçmiş gözükmüyor, hatta daha yeni sözde DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk "Kazanımların devamlılığı için iç güvenlik kurumları oluşturulana kadar Suriye'de kalacağız" dedi.
Bu hamleler sadece restleşme değil, sahada ABD kadar Türkiye'de ısrarcı ve eli hiç de zayıf değil. Türkiye için mesele yaklaşık bin km'lik sınırının güvenliği ve ülkesindeki 4 milyon Suriyeli. Bu yüzden de ABD'nin Türkiye'nin operasyonlarına karşı çıkması mümkün değil. 2016'dan sonra Türkiye'nin Suriye'de askeri varlığı, bizim sarı yeleklilere özenen ve işçileri sokağa, vandalizme davet eden muhalefetin anlayamayacağı kadar ciddi bir etki yarattı. ABD pekala bunun farkında.
Türkiye Fırat Kalkanı’nı da Zeytin Dalı'nı da ABD'ye rağmen yaptı. Amacı kendisi için güvenliksiz alanları stabil hale getirmek ve Suriye halkı için hayatı normalleştirmekti. Nitekim bunu her iki bölgede de başardı.
En son Rusya ile varılan İdlib Mutabakatı ise Suriye'de siyasi çözüme kapı aralayabilecek en önemli başarı olarak duruyor. Böyle bir vasatta, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna operasyon yapması Suriye'de ABD'nin değil Türkiye'nin tezlerinin ağırlık kazandığı anlamına gelir.
***
Gözlem noktalarına, ABD'nin YPG'yi kendi kaderine bırakıp Suriye'den çekilmeyeceğine dair açıklamalarına rağmen işin gerçeği budur. Çünkü YPG-PKK konusunda Türkiye için taviz verilebilecek bir pay yoktur.
Yine Cumhurbaşkanı'nın kullandığı "Hedefimiz ABD değil teröristlerdir" ifadesi de aslında ABD'nin Suriye'deki varlığının gayrı-meşruluğunu gözler önüne sermektedir. Gözlem noktalarının Türkiye'yi teröristlerden değil teröristleri Türkiye'den korumak için kurulduğunu bilmesine rağmen elbette ABD'yi hedef almayacaktır. Ama tüm dünyada ABD'nin Suriye'de teröristlerle iş birliği yaptığını, onlara silah sağladığını, eğitim verdiğini, kalkan olduğunu söylemenin diplomatik bir yoludur bu.
Münbiç'le ilgili taaa Obama döneminden itibaren başlayan ABD yalanları bugün artık çırılçıplak ortadadır. Zaten ABD'de artık yalanlarını ve teröre verdiği desteği örtmek gayretinde de değildir. Yetkililerinin ağzından "YPG'ye verdiğimiz silahları geri toplayacağız" yahut "DEAŞ ile mücadele için Suriye'deyiz" yalanlarını duymayalı o kadar uzun zaman oldu ki...
***
Türkiye'nin askeri operasyonlarına dışarıdaki Türkiye düşmanlarının karşı çıkması tamam da kendini içerideki muhalefetin YGP/PKK'ya canlı kalkan olmasına ne demeli?
CHP ve HDP'nin Öcalan'ın selamlandığı ilçe kongrelerinde ittifak alıştırması yapmalarıyla, başına ödül konulan Cemil Bayık'ın CHP-HDP ve İyi Parti'ye "Cumhur İttifakı'na karşı birleşin" çağrısıyla bir ilişkisi var mı bunların?