Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Kemal İnan çok katı bir Kemalist eğitim aldıklarını ve geçmişte bu eğitimi alanların hiçbir yenilik üretemediğini söylüyor: "Çağdaş uygarlık tekerlemesini söylemekten öte bir şey söylemiyorlar." Kılıçdaroğlu'nun söylemleri İnönü ve Ecevit'in nezaketinden çok uzak diyor İnan:
"Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dile bakıyorum, bir cümle sonra sanki küfredecek. Bu kadar yetersiz, bilgisiz, kültürsüz olabilir mi? Ve işin acı tarafı hiçbir biçimde değişeceğine de inanmıyorum. Kılıçdaroğlu'yla birlikte tam bir militarist CHP oluştu!"
Ancak CHP'den umut etmek için neden var. Örneğin Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Fuat Keyman'a göre CHP konusunda her şeye rağmen umut edebiliriz:
"CHP ne zaman toplumu kucaklar, laiklik ilkesiyle sosyal demokrasiyi birleştirir, o zaman CHP iktidara karşı bir seçenek oluşturabilir. Ancak Deniz Baykal'la arkadaşlarının başını çektiği bir başka akım var ki, CHP'nin laik tabanı sonuna kadar bu akımı destekliyor, içinde taşıdığı bütün demokrasi karşıtı ve farklı etnik kimlikleri dışlamasına rağmen bir milim kıpırdamıyor. CHP'den gelen her 'özgürlükçü adım' içe kapanmacı ve çelik bir çekirdeği andıran, demokrasi dışı eğilimleri kucaklamaya bile hazır bu tabana çarpıp duruyor.
"Kılıçdaroğlu'nun bütün CHP'lileri temsil ettiğini söylemek mümkün değil. Batı illerine sıkışıp kalmış 'çelik çekirdeği' aşıp doğuya açılabilir mi? Bu Kemal Bey'e bağlı ama geniş kitleleri etkileyecek bir vizyondan söz etmek mümkün değil. CHP elitleri ulusalcı, laik söylemleriyle öyle bir siyaset duvarı ördüler ki, 'yeni' olduğunu öne süren CHP'nin eli kolu bağlandı. CHP'de Kürt haklarından söz etmek bölücülük, başörtüsü özgürlüğünden söz etmek irtica sayıldıkça Keyman'ın CHP'ye bağladığı umut, hayal içinde geçen bir ömrün son nakaratı olabilir."
Prof. Dr. Kemal Karpat'a göreyse ülkede çok büyük ve önemli hatta köklü denilebilecek bir değişim yaşanıyor:
"Türkiye'de kalsaydım üretemezdim, tarafsızlığımı koruyamazdım" diyen ve yarım yüz yıldır Türkiye dışında yaşayan Karpat, ülkede çok büyük bir değişimin olduğunu söylüyor: "Sanayide, ekonomide... Birçok alanda büyük bir yenileme görüyorum. Bu, AK Parti'nin 2002'de iktidara gelmesiyle başladı ve derinleşerek sürüyor. AK Parti bu değişimi tetikleyen bir güç değil, bu değişimden yararlanan, iktidara gelmekle onu hızlandıran bir güçtür. Bu hareketi tabandan tetikleyen güç, yöneticilere ve elitlere karşı oluşan bir öfkedir. Bence AK Parti, halka inmeyi becerebilen tek parti şu anda. Devletle milletin, belirli bir ölçüde buluşup kucaklaşmasını sağlamıştır...."
Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde yeni CHP'den demokrasi ve özgürlük, millet/devlet bütünleşmesi gibi konularda büyük değişimler bekleyenlerse tam bir hayal kırıklığına uğradı. Beylik söylemler küf tutmuş deyişler piyasaya sürüldü; vizyonsuzluk kol gezmeye başladı partide. Bu arada Deniz Baykal'ın istifasına yol açan kaset olayının perde arkası, kimlerle gerçekleştirilip devreye sokulduğu konusuysa hala gizemini koruyor. Kasetin bir tezgah, FETÖ'nün bu işi yaptığı ve amacın Kılıçdaroğlu'nu iktidara getirmek olduğu yolunda söylentiler de dinmek bilmiyor. Eğer gerçekten FETÖ varsa bu tezgahın içinde, o zaman CIA tarafından yönlendirilmiştir ki, Washington'a kafa tutan, Türkiye'nin çıkarlarını ABD'nin çıkarlarının üstünde ve ötesinde gören AK Parti iktidarından ve Tayyip Erdoğan'dan "kurtulmanın" tek çaresi olarak piyasaya sürülmüştür Kemal Bey. Ancak Ekmelettin İhsanoğlu örneğinde olduğunca Kemal Kılıçdaroğlu da tam bir fiyaskodur. Milletle kucaklaşmayan her girişim gibi Yeni CHP tasarısı da kundakta yaşama veda edecek gibi görünmekte....