Geçtiğimiz Çarşamba CNN Türk’te katıldığım “Tarafsız Bölge” programında Kılıçdaroğlu’nun eski yardımcılarından Erdal Aksünger, Suriye’nin PKK’sı olan PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini söyledi. Aksünger bu görüşünü ilk defa dile getirmiyordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı iken gayet açık bir biçimde aynen şöyle demişti: “PYD’yi terör örgütü olarak görmüyorum. CHP nasıl yasal bir parti ise Suriye’de de PYD o kadar yasal ve meşru bir partidir.” Mealen böyle demişti. CNN Türk’te birlikte katıldığımız programda bu sözlerini hatırlatınca hiç kıvırmadan bu sözlerine sahip çıktı. “Evet” dedi. “Genel Başkan Yardımcısı iken böyle dedim. Ben PYD’yi terör örgütü olarak görmüyorum.” Kıyamet koptu. Sosyal medya yıkıldı. Bu haklı tepkiler karşısında CHP yönetimi ne yaptı peki? Eski genel başkan yardımcısı hakkında soruşturma açtı. Medyada bu soruşturma haberini okuyunca şaşırdım. Aksünger’in dediğinin aynısını bizzat Kılıçdaroğlu söylememiş miydi? CHP’nin diğer genel başkan yardımcıları aynı lafları dememişler miydi?
Kılıçdaroğlu bizzat Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölgesi”nde şöyle demişti: “Biz PYD’yi bir terör örgütü olarak görmüyoruz.” CNN Türk’ün arşivinde duruyor bu sözleri. Şu sözler de (mealen) Kılıçdaroğlu’na ait: “PYD/YPG kendi topraklarını korumak için ortaya çıkmış bir oluşumdur.” Şimdiki yardımcılarından biri, hadi adını da söyleyeyim, Muharrem Erkek aynen şöyle diyordu yakın bir tarihte: “Sınırımızda IŞİD gibi terörist dinci bir örgüt olacağına laik/seküler bir yapı olsa daha güzel olmaz mı?”
Laik ve seküler diyerek arka çıktığı yapı, Suriye’nin PKK’sı olan PYD/YPG. Gene şimdiki yardımcılarından Ünal Çeviköz’ün “PYD siyasi parti, YPG askeri örgüt!” diyerek PYD’den CHP’nin sanki siyasi müttefiki imiş gibi arkalayıcı bir dille sahiplenmesine ne demeli! Eski genel başkan yardımcılarından Tanrıkulu’nun aynı mealdeki sahiplenici ve övücü sözlerini hatırlatmama gerek yok sanırım. Şaşırdığım husus şu: Aynı lafları eden, yani PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu için hiçbir şey olmazken, genel başkanının dediğini diyen eski bir yardımcı hakkında muhtemelen sonu ihraca varacak bir inceleme süreci nasıl başlatılabiliyor? Hakeza diğer CHP’li yetkililer için niye aynı işlem yapılmaz?
Kılıçdaroğlu CHP’si çok ilginç! Hem Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’yi operasyon dolayısıyla suçlayan bildirisine karşı çıkıyor hem de o bildirideki argümanların aynısıyla Erdoğan hükümetine düşmanlık yapmaya devam ediyor! Aksünger’i ihraç etmek kamuoyundan yükselen haklı bir tepkiyi bastırmaya yönelik ilkesiz ve iki yüzlü bir politikadan öte bir anlam taşımaz. İhraç edilecekse asıl Kemal Bey edilmeli.
O ne diyorsa aynısını diyen yardımcıları değil!
Teröristbaşı ile görüşülür mü?
NATO üyesi olan Türkiye’nin kanını akıtan, bu yüzden kırmızı bültenle aranan bir teröristbaşı ile NATO üyesi olan ABD’nin sanki meşru bir lidermiş edasıyla görüşmesi, yetmezmiş gibi ABD Başkanının o terör örgütünün askeri liderinden “Muhteşem biri!” diye övgüyle bahsetmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
Hakeza Rusya’nın Savunma Bakanı’nın doğrudan o teröristbaşı ile görüntülü görüşmesi de...
ABD ve Rusya sorunun çözümü için mutabakatlar çerçevesinde elbette görüşmeler yapacaklardır. Bu görüşmeler ABD Başkanı veya Rus Savunma Bakanı düzeyinde doğrudan ve alenen muhatap alınarak yapılamaz. Bunun anlamı farklı olurdu. Ülkelerin istihbarat örgütleri veya sahadaki elemanlar gizliden görüşürler ve mutabakatın öngördüğü koşulların gerçekleşmesini sağlarlar. Başka türlüsü terör örgütünü meşrulaştırmak anlamına gelir. Dahası terörle mücadele süreçlerini akamete uğratır.
Düşünün ki ikiz kuleleri vuran Taliban’ın liderini Türkiye bu şekilde sahiplenmiş olsaydı veya Rusya’ya karşı savaşan bir örgütün lideri doğrudan bu şekilde muhatap alınmış olsaydı ABD ve Rusya’nın tavrı/tepkisi ne olurdu?
Bu tür yanlış politikalardan derhal vazgeçilmezse dostluk ve güven ilişkisi ciddi darbe alır.