6'lı masanın 10. Toplantısı iki gün sonra Gelecek Partisi'nin ev sahipliğinde yapılacak.
Diğerlerinden farklı olarak bu toplantı öncesinde, Kılıçdaroğlu ve Akşener arasında yüksek gerilim var.
İmamoğlu hakkındaki yargı kararı üzerine Saraçhane'deki gösteri ortalığı karıştırdı.
Akşener'in kendini kaybettiği tiyatro, Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimini rahatsız etti.
Ve Kılıçdaroğlu bir plan dâhilinde devreye girdi.
Saraçhane'deki heyecan, coşku ve mutluluğun yerini bir anda karamsarlık, bedbinlik, heyecansızlık ve pişmanlık aldı.
Akşener'in kurduğu oyun, Kılıçdaroğlu'nun oyununa dönüştü.
Bu nasıl oldu?
Komplo teorilerine itibar edilmesi doğru değil. Ancak sonuca bakarak bir tahminim var.
Önce sonuç nedir, ona bakalım.
Saraçhane'de Akşener ve İmamoğlu bir rüzgâr yakaladı. "İmamoğlu'nun adaylığı kesinleşti" algısı ortalığı kapladı. Sanatçı takımının bilinen simaları, anında "bu iş tamam" diye sosyal medyayı ayağı kaldırdı.
Şimdiki durum ne?
İmamoğlu'nu, CHP Grup toplantısında Kılıçdaroğlu'nun karşısına oturttular, süt dökmüş kediye benzettiler. Yutkunarak, "her CHP'linin adayı genel başkanımızdır" dedirterek fiyakasını bozdular.
Akşener fena oldu. Yargı kararı ile mağduru oynayacaklar ve İmamoğlu'nun adaylığı tescillenecekti.
Dün sabah FOX TV'de şirazesi kaymış bir siyasetçi portresi çizdi. Ağzına geleni söyledi:
"Kimseden izin alma mecburiyetim yok, söyleyeni de fena çarparım, benim izne mizne ihtiyacım yok" dedi.
Sinirlendi, celallendi, devam etti:
"Dolayısıyla izin mizin yok. Bunun böyle söylenmesi son derece ayıp, büyük hadsizlik, saygısızlık. Bunun üzerinden bir kesim de, siyasi nezakete uymuyor dendi. Siyasi saygısızlık haline döndü, siyasi terbiyesizlik haline döndü. Demek ki Sayın İmamoğlu'nu orada yalnız bırakmak siyasi nezaket, siyasi saygıymış, siyasi terbiyeymiş. Ben böyle bir ahmaklık hiç görmedim..."
Akşener, "fena çarparım" dediğinde, Kılıçdaroğlu'nun yüzünü görmeliydik.
CHP Genel Başkanı fena afallamıştır...
"Kılıçdaroğlu beni ve arkadaşlarımı incitti" dedikten sonra Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelik, "Bir parti başka bir partinin iç işlerine karışmamalı" ikazına da, "ama o masaya verilen görev, aday tespiti... O tespit konusunda herkes hür ve bağımsız" diyerek kestirip attı. Hatta üsteledi, "İmamoğlu'nun seçilmesinde İYİ Parti'nin desteği var. Adaylığı konusunda konuşmayacak mıyım?"
Sonuç bu. 26 Aralık'taki 10. toplantıda 6'lı masadakilerin ve muhalefeti destekleyenlerin moralleri çok bozuk.
Güvendikleri masa buz tutu.
Meğer derinlerde ne çatışma varmış. Saraçhane'de perde yırtıldı, sahne çöktü...
Meğer fay hatlarında amma gerilim enerjisi birikmiş...
Kılıçdaroğlu üstüne basa basa "İki aday da, Ekrem Bey ve Mansur Bey görevlerinin başındalar ve görevlerini yapacaklar. Doğal olanı şudur, altılı masadan bir kişinin cumhurbaşkanı olarak belirlenmesi..." diyor. Adaylığı ilan edilmiş gibi İstanbul'u, "Ey dünya geliyorum, başlıyoruz..." afişleriyle donatıyor.
Kılıçdaroğlu adaylığını resmen dayatıyor.
6'lı masada ne karşılıklı saygı kaldı, ne üslup kontrolü kaldı.
Güven problemi giderek büyüyor.
Sonuç bu.
Şimdi komplo teorisi denmeyecekse, tahminimi söyleyeyim.
Oyunu kuran, Kılıçdaroğlu'nu isteyen ajans.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu hakkında mahkûmiyet kararı çıkacağını biliyordu. Almanya'ya bile bile gitti.
Akşener'in ve diğerlerinin, İmamoğlu için İstanbul'a koşacaklarını da biliyordu.
Akşener'in İmamoğlu'na, abla diye sarılacağını ve kendini tutamayıp kurduğu tezgâhı açık edeceğini de biliyordu.
İmamoğlu'nun önünü kesmenin yolu, Akşener'i açık düşürmekti. Ve oyunları tuttu...