CHP cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘ortak aday’ aradı.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, her ne kadar “Benim alacağım oy yetmez; sağ seçmenden oy almamız lazım. CHP’li bir isim de sağ seçmenden yeterli oyu alamaz. İttifak bize sağ partilerle ortak aday çıkarma fırsatı sunuyor” dese de;
Sağdan ortak adayı, ‘ilkeler uzlaşması, demokratik ittifak’ gibi süslü cümlelerle satmaya çalışsa da;
Asıl aradığı şey, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan oy koparacak bir aday”dı.
Yani bir ‘araç’ aradı.
***
YSK kararını beklemeden İyi Parti’ye (İP) 15 milletvekili ‘atadı’; bunu da ‘demokratik tavır’ diye sundu.
Aslında bu da Meral Akşener’e “Seçime girememe ihtimalinizi ve 100 bin imza ihtiyacınızı kaldırdık. Aday olmayın, Abdullah Gül’ü ikna edelim” mesajı verdi.
Böylece hem İP’ye giden CHP oyları ‘ittifak’la da olsa geri gelecek; hem de Akşener’in çekilmesi Gül’ü ikna etmek için güçlü bir ‘araç’ olacaktı.
Olmadı.
Akşener CHP içindeki grupların ‘sağ aday’ konusundaki tutumundan haberdar oldu! “Önce Gül’ü ikna edin, görelim” dedi.
Gül, hem parti içinde ‘tek ses’ olmadığını, hem de Akşener’in ikna edilemediğini gördü, vazgeçti.
***
Kılıçdaroğlu’nun ‘araç’ arayışı devam etti.
Parti kulislerinde Abdüllatif Şener’den Ertuğrul Günay’a kadar ‘eski AK Partili’ isimler tartışıldı .
Haliyle, yine olmadı…
***
Cümleleri ‘Kılıçdaroğlu’ ile kuruyorum; zira CHP, ittifak, cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylığı konusunda ‘tek karar verici’ olarak yönetimden ‘tam yetki’ aldı; 24 Nisan’da.
‘Dışarıdan bir sağ aday’ için çaba gösterdi.
Bütün ‘dış’ ihtimaller başarısız oldu.
Parti içinde ‘sağdan da oy alabilecek bir CHP’li aday’ baskısı arttı.
Kılıçdaroğlu da kararı hafta başında verdi.
***
İlhan Kesici de ‘sağcı’ bir CHP’liydi; ancak ‘ithal’di. ‘Sağa açılma’ sürecinde, ‘Demirel ailesinin damadı’ olarak partiye katılmıştı. Adı çok konuşuldu, Kılıçdaroğlu’nun “Ekonomiyi bilen” tanımını yaptığı toplantıda “Sağdan da oy alırım” diye öne çıktı; ama kabul görmedi.
***
Muharrem İnce, ‘ince’ bir stratejiyle kazandı.
Bu sürecin ‘en tutarlı’ ismiydi.
Daha Kılıçdaroğlu ile yarıştığı Ocak kurultayında, “Seçilsem de seçilmesem de cumhurbaşkanı adayı olacağım. Zira CHP’nin Genel Başkanı cumhurbaşkanlığına da aday olmalı” demişti.
Kılıçdaroğlu dışarıdan ortak aday ararken de “Adayımız Genel Başkan olmalı” çıkışını yapmıştı.
İnce’nin önerisi netti: “Hem sağdan oy alabilirim, hem ‘ithal’ değilim, hem de kurultaylarda görüldüğü gibi partide ve tabanda desteğim var. Babam Demokrat Partiliydi. Ailem de Rizeli.”
***
Sürecin kaybedeni Kılıçdaroğlu oldu.
Önce “Adayı parti organları belirler” dedi;
Sonra ‘tek seçici’ olarak tam yetki aldı.
Önce “Bir başarı öyküsü olan, ekonomiyi bilen, bilge, kavgacı olmayan, tarafsız, illa da CHP’li olması gerekmeyen aday” profili çizdi;
Sonra “ekonomiyle ilgisi ve başarısı bulunmayan, iki kurultayda da kaybetmiş, kendisine karşı ‘en sert’ mualefeti yapan CHP’li bir aday” seçti.
Daha doğrusu; ‘kerhen seçmek zorunda kaldı’…
En başta “Adayımız kardeşim Muharrem İnce’dir” diyemedi.
Bunu diyebilenin kazandığını 11 yıl önce bizzat görmüş olmasına rağmen!
***
Kılıçdaroğlu’nun “Adayımızı eşim bile bilmiyor” sözü üzerine sosyal medyada paylaşılan bir espri, bu ‘zorunda kalma’yı iyi anlatıyor:
- Eşi Selvi Kılıçdaroğlu’na da sormuşlar; o da “Adayı eşim bile bilmiyor” demiş!