Bölücü terör örgütü ile mücadelenin eninde sonunda İyi Parti ile HDP’yi karşı karşıya getireceğini her fırsatta yazdık. HDP, “Kürdistan tarafı-Türkiye tarafı” derken bile sessiz kalan İyi Parti, kayyum meselesinde yerini belli etmek zorunda kaldı.
İçişleri Bakanlığı’nın aldığı kararla Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarını görevlerinden uzaklaştırıp yerlerine il valilerini kayyum olarak ataması siyasî bir deprem etkisi yaptı. Sarsıntı elbette en fazla HDP’de hissedildi.
HDP Merkez Yürütme Kurulu, sanki bütün Kürtlerin temsilcisiymiş gibi, kayyum atanmasını Kürt halkının siyasî iradesine darbe ve düşmanca bir tavır olarak nitelendirdi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “CHP ve Kılıçdaroğlu başta olmak üzere herkese çağrı yapıyoruz: Sessizliğinizi bozun…” dedi.
Bu çağrıya CHP ve Saadet Partisi hemen katıldı.
Kılıçdaroğlu, “Bu yapılan demokrasiyle bağdaşmıyor. Milletin iradesine darbe indirildi” derken, İstanbul’u sel götürürken ortalıkta görünmeyip günübirlik geldikten sonra tekrar Bodrum’a dönen İmamoğlu, “kayyum atanması, demokrasiyle ve demokratik teamüllerle izah edilemez" beyanında bulundu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu daha ağır konuştu: "Kesinleşmiş bir hüküm olmadan insanlara suç isnat edersek o zaman teröristten farkımız kalmaz."
İyi Parti iki gün süren sessizliğini dün bozdu. Başkanlık Divanı’ndan yapılan açıklamada şu dendi:
“Terörden medet uman, öven, seven, metheden, birliğimizi dirliğimizi bozan hiçbir eyleme bu aziz vatanda müsamaha gösterilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Seçilmiş olmak, seçilenlere suç işlemek ve hukuka uymamak imtiyazı tanımaz.”
Bu ses, İyi Parti’yi kendine getiren sestir. Millet çoğunluğunun hissiyatı, düşüncesi budur.
Kayyum atanmasına karşı çıkan, bilhassa medyada “demokrasi-hukuk” deyip günlerdir vıdı vıdı eden PKK sevicilerine, her türlü itirazı Erdoğan düşmanlığından yapan Gül, Davutoğlugillere de bir şey diyelim.
1. Sandıkla gelenler yani seçilmişler, hukuku istedikleri gibi çiğneyebilir, devlete kafa tutabilir herzesinin, millette kabulü yoktur. Hukukta ve demokraside, terörü savunmanın yeri yoktur.
Kimse, demokrasi maskesi takmasın. PKK terör örgütüne yardım eden, seçilmiş de olsa bedelini öder. Devlet, ihaneti seyretmez…
2. “Seçilmişler, demokrasiye göre geldiği için devlete kafa tutmalarına, seyirci kalınabilir… Sahabe isimlerini silip yerine teröristlerin isimlerini verebilirler. Şehit yakınlarını gelir gelmez işten çıkarabilirler” diyenler, devlet ve millet düşmanıdır.
Sayın Gül, “bu şekilde görevden alma doğru olmamıştır” diyor. Sahabe isimlerinin yerine teröristlerin ismini vermek, doğru mu olmuştur? Niye bu uygulamaya karşı sessiz kaldınız?
3. Devlet kayyum atayarak demokrasiye darbe vuruyor diye itiraz edenler neden, “Kandil eş başkan atıyor, bu yolla belediyeleri kontrol ve idare ediyor” diyemiyorlar? Belediyeleri Kandil’den yönetmek demokratik mi oluyor?
4. Niye demokrasi, hep hükümetin uygulamaları için hatırlanıyor?
Niye PKK’lıların, FETÖ’cülerin insan hakları oluyor da şehitlerimiz için insan hakları hiç hatırlanmıyor? Niye…
5. Neden hükümetin kayyum işlemi eleştirilirken, dönüp HDP’ye “sen de terörle arana mesafe koy” denmiyor? Soruşturmaları devam eden isimleri HDP, inadına aday gösteriyor, alenen devlete kafa tutuyor. CHP ve PKK hamileri/sevicileri HDP’ye neden laf söylemiyor?
Devlet, terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürecek. PKK/FETÖ ve destekçileri, eninde sonunda kaybedecek…