Hicaz Demiryolu'nu sabote etmek için bedevi Araplara ray başına bir altın vermek kafi gelmişti.
Erbakan'ı devirmek için Türkiye'nin Milli Güvenlik Kurulu kullanıldı.
Erdoğan'ı devirmek için dini zeminde oluşmuş bir yapı istihdam edild.
Mısır'da halkın oylarıyla iktidara gelmiş bir kadroyu, İhvan iktidarını, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin “Demokrasiyi kurtarmak için” gerekçesine bağladığı, alnı secdeye giden bir generalin darbesi devirdi, darbeci generalin darbe sonrası çektirdiği ilk fotoğrafta, İhvan'ı yeterince radikal bulmayan Selefiler yer aldı.
Şimdi, “İhvan'a destek olduğu” gerekçesiyle Katar'ı, kendisini “Hadimül haremeyni' ş-şerifeyn” diye niteleyen Suud Kralı vuruyor, Amerika'nın acaip yeni başkanının refakatinde...
Bu coğrafya bunlara alışık ne yazık ki...
Bizim Kılıçdaroğlu'muz da yemeyip içmeyip klasik CHP kodlarına dönerek “Suudi Arabistan dahil 7 ülke, Katar’ı teröre destek vermekle suçladılar ve Katar’ın büyükelçi ve vatandaşlarını kendi ülkelerinden çıkmaya zorladılar. Bizim bu konuda hükümete önerilerimiz var” deyip şunları söylüyor:
“Birinci öneri; Katar, İhvan’a yani Müslüman Kardeşler’e desteğini kesmelidir. Bu konuda İhvan’ı destekleyecek siyasetten AKP uzak durmalıdır. Müslüman Kardeşleri destekliyor başta AKP’nin Genel Başkanı; bu çok tehlikelidir ve o desteğini çekmelidir. Aynı şekilde Rabia simgesinden de vazgeçmelidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Farklı bir oyun oynanıyor ama arkasında kim olduğunu henüz bulamadık” derken, Kılıçdaroğlu oyunu şıppadanak çözüyor ve “İhvan'ı biçme” kampanyasına katılıyor.
Bir oyun, evet.
İslam dünyasının 100 yıl evvel kurgulanan oyunu bozmak iradesini seslendirmeye başladığı dönemden itibaren devreye sokulmaya çalışılan bir oyun.
Sovyetler'in dağıldığı, Varşova Paktı'nın sona erdiği ve NATO'ya yeni misyon arandığı döneme denk gelen günlerde Batı platformlarında masaya konan “İslam'ı ne yapacağız?” sorusunun cevap şıkları...
- Kırmızı tehlike bitti, şimdi hesaplaşma sırası yeşil tehlikede. Köktendinci İslam, radikal İslam, siyasal İslam, entegrist İslam vs...
Ortadoğu'daki kriz bölgelerine müdahale misyonu. Enerji kaynaklarının güvenle Batı'ya akması meselesi.
Dönemin ABD Başkanı, Saddam'ın Kuveyt'e girişini “Savaş sebebi” sayıp harekete geçecekti.
Bir yandan İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, bir yandan dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Claes, “İslam köktendinciliği ile mücadele” bayrağını açma çağrısı yapacaktı.
Cezayir'de “iktidar adayı” olan İslami Selamet Cephesi'ne yönelik darbe, bu ortamda gerçekleşecekti. Arkasında Fransa vardı.
Filistin seçimlerine sorunsuz katılan Hamas, seçimi kazandıktan sonra “Terörist” olarak ilan edilecekti.
Arap Baharı, Batı çıkarlarına dokunmayacağını garanti etse ve sistem planında laik yapılara vücut verseydi, bahar gelirdi coğrafyamıza ama Mısır örneğinde farklı seyredeceğine hükmedilince, Sisi darbesiyle önce İhvan'ın, ardından da “Bahar”ın ipi çekiliverdi.
Tayyip Erdoğan, İslam coğrafyasında Batı'nın öngördüğü dönüşümü taşıyacak olsaydı, Batı'nın “İslam coğrafyasını dönüştüren kahraman” nişanına layık görülürdü. Ne demişti eski ABD büyükelçilerinden James Jeffrey Batı'da Erdoğan'a yönelik negatif kampanyalar için:“Yaltaklansa sorun olmazdı, ama yaltaklanmıyor” demişti.
Obama dönemiSisi'yi devşirdi.
Trump ise Sisi ile Salman'ı, birkaç uydu devlet ile el ele tutuşturup, devşirilenler kervanına kattı.
Katar'a “Sen misin aykırı oynayan?” deniyor.
Katar işi Katar'dan ibaret değil, hala anlamadık mı?
Nükleer müzakerelerde onca siper olunan İran'ı alıp götürdüler Irak'ta sözümona “Şii Hilali”ne alan açarak.
Sisi Riyad'da Trump ve Kral Salman'la o ışıklı küreyi avuçlarken Türkiye'ye nanik yapıyor aslında.
Coğrafyamız çok emek istiyor çok.
Sıfır sorundan nerelere geldik baksanıza.
Diyorlar ki “Öyle oyun oynarız ki şaşar kalırsınız. Arkasında kimin olduğunu da çözemezsiniz.”
Yani darbenin nereden geldiğini...
Katar içimizi zonklatıyor değil mi? İşte mesele bu zonklamada.