Ruh sağlığı alanlarında çalışanlara eğitim vermek için Doha Enstitüsünün davetlisi olarak Katar’a gittim. Evlilikleri geliştirme programları ve Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu’nun tanı ve tedavisi hakkında iki konuşma yaptım.
Meslek hayatında bir alanda uzun süreli ve derinlemesine çalışıp sonrasında başkalarıyla birikimlerini paylaşmak güzel bir hal. Bir alanda ustalaşmak ve başkalarının buna şahit olup yararlı bulması psikolojik doyum açısından paha biçilmez. Hayatta anlamlı ve insanlar faydalı bir iş yapmaktan hep hoşlandım. Bu yolda çabanın doğal sonuçlarının gelmesi de güzel oluyor.
Uluslararası alanda var olmak kolay değil. Özellikle davetli konuşmacı olmak için belirli bir alanda birikim sahibi olmak gerekiyor. Küçük bir çevrede tanınıp konuşmak başka bir boyut, uluslararası olmak başka bir boyut. Kişiler de üretim yapan firmalar gibi ürettikleri, ustalaştıkları bilgiyi uluslararası pazara sunabiliyor. Eğer bu pazar sizdekini değerli bulursa davet edilebiliyorsunuz.
PARA, VİZYON VE LİDERLİĞİN BULUŞMASI
Konuşmalarımdan sonra Katar Vakfı’na kısa bir ziyaret yaptım. Katar emiri ve ailesinin yönettiği bu organizasyon para, vizyon ve liderliğin birleşmesinin iyi örneği. Bünyelerinde çok sayıda uluslararası üniversiteyi aynı kampüs içinde bulundurmayı başarmışlar. Sağladıkları altyapı imkanları, iyi maaş ve iyi yaşam standartları ile dünyanın birçok yerinden yetişmiş bilim /ilim insanlarını ülkeye çekmeyi başarmışlar. Nitelikli gördükleri insanlara alıcı gözle bakıyorlar. Projeyi anlattıklarında sizi mesleki birikimlerinizden dolayı tavlamaya çalıştıklarını hissediyorsunuz.
Katar’ın başarılarından biri de paranın gücüyle iyi projeleri başarmış olmaları. Örneğin Katar Ulusal Kütüphanesi görülmeye değer bir eser olmuş. Özgün mimariye sahip, fonksiyonel bir yapı olmuş. Aynı şey yeni açtıkları iki müze içinde geçerli. Kendi ulusal tarihlerini sergileyen müze hayatımda gördüğüm en iyi kurgulanmış müzelerden biri.
TEMEL MESELE NÜFUS POLİTİKALARI
Anladığım kadarıyla Katar’ın geleceğini nüfus politikaları belirleyecek. Katar’ın yerlileri nüfusun %10’undan az. Koca kurumlar inşa ediyorlar. Bu kurumları sadece yerli insanlarıyla doldurmaları söz konusu değil. Vatandaşlık verme konusunda ise oldukça sert kuralları var. Sonuçta insan gücüne ihtiyaçları var. Kendilerinden olmayanlara nasıl bir politika uygulayacakları ülkenin kaderini belirleyecek.
Kendinden olmayanlara ne yapılacağı meselesi tüm dünyanın temel meselesi. Ülkeler ulusal sınırlara kapanıp, göçmeni istemeyen politikalara yöneliyorlar. Halbuki insanlar eğitim, ticaret, iyi yaşam şartları, siyasal düzensizliklerden dolayı dünya içinde hareket etmek istiyorlar. Her bir ülke insanların bu hareketliliğine karşı bir tavır geliştirmek zorunda. Yol geçen hanı olmak riskli olsa bile, insanlığın birikimlerini içine alamayacak, dışlayıcı politikalarda bir o kadar ufuksuz. Hiçbir ülke beyin göçünün merkezlerinden biri olmadan, farklı kültürlerden insanları içerlemeyi başarmadan güçlü bir ülke olamaz.