Bu satırların yazıldığı saatlerde, İspanya'nın Katalonya Özerk Bölgesi'nde yapılan bağımsızlık referandumuna karşı olan yüzbinlerce kişi Barselona'da, Katalonya'nın başkentinde, protesto gösterisi düzenliyordu.
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan referandumda Katalanlar, İspanya'dan ayrılma yönünde oy kullanınca, ciddi şiddet görüntüleri de bu sonuca eşlik etmişti. Zira, Madrid referandumu yasadışı ilan etmekle kalmamış, sandıklara ve seçmenlere engel olmak üzere harekete geçmişti.
Avrupa Birliği, günün sonunda, ne oy kullanan Katalanların "özgür iradelerini", ne de İspanyol polisinin Katalanlara yönelik şiddet görüntülerini hesaba kattı. Resmî açıklamaların ortak çerçevesi İspanya'nın anayasal ilkeleri ve Katalanların referandum kararının ve sonucunun yasadışı olması oldu.
AB'ye Katalan cephesinden gelen arabuluculuk teklifi de net bir şekilde reddedildi ve konunun İspanya'nın iç meselesi olduğu gerekçesiyle Madrid'in ilgili tarafla çözmesi önerildi.
AB'nin belki de belkemiğini oluşturan "bölgeler" politikası, aynı zamanda birlik bütçesinin üçte birinin harcandığı bir kalemi de işaret ediyor. Mantığı da güçlendirilmiş bölge ve kentler yardımıyla, AB'nin aslında daha güçlü bir yapıya kavuşmasının önünü açmak. Peki pratikte nasıl bir sonuç gördük? AB'nin bölgeler politikasının önemli konu başlıklarından olan Katalonya, güçlü ekonomisinin de yardımıyla kendi iradesine karar verme noktasına ulaşınca, ilk itiraz Brüksel'den ve kendi azınlıklarına da ilham olmasından çekinen AB üyesi devletlerin başkentlerinden geldi.
Daha doğudaki ülkelere örnek olarak gösterilen ve merkezin yanısıra daha güçlü idari yapılara dayanan bir idari yapıyı kutsayan bölgeler politikası bir kalemde yerini bir sivil toplum formatına indirgemiş oldu.
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile aynı zaman diliminde yapılan ve ilkinin aksine hemen bağımsızlık ilan etme hedefiyle planlanan Katalonya referandumu, AB'nin bildik hipokrisisine takıldı. Şu saatlerde Barselona sokaklarını inleten bağımsızlık karşıtlarının gösterisi ve pazartesi günü Katalan Meclisi'nde yapılması planlanan oturumu iptal eden Madrid yönetimi moral üstünlüğü elinde tutuyor. Katalan lideri Carles Puigdemont'un aksine Katalan hükümet üyeleri Madrid ile yumuşama yanlısı. İspanya hükümeti, Katalan cephesini akıllıca dağıtmakla meşgul. Katalan Meclisi'nde Salı gününe ertelenen oturumda bağımsızlık ilanı bekleyenler, an itibarıyla Don Kişot hayalperestliğinde duruyor. AB destekli bir İspanyol Katalan-tanımazlığı ilk raundu kazandı.
Peki IBKY'de ne oluyor? Katalan hükümeti ile Madrid arasındaki gerilime arabuluculuk konusuna, "bu Madrid'in iç meselesidir," diyerek yanaşmayan AB ve bu argümana kendi azınlıklarının durumunu hesaba katarak destek vereniyle devletler, Erbil ile Bağdat arasında arabuluculuk için harekete geçmeyi bekliyor. Katalonya, İspanya'nın iç işi ama IBKY referandumu mösyölerin ilgi ve yetki alanında(!) Tabi, Irak, Türkiye ve İran'ın Erbil'in referandum kararına ilişkin net tutumları ve attıkları adımlar, ikircikli arabuluculuk girişimlerini de boşa düşürecek ve maskelerini de indirecek potansiyelde.
Tarihe geçecek süreçler...