Aslında beklenen oluyor ama Türkiye akılcı siyaseti ve kriz yönetimiyle, Erdoğan siyasi dehası ve erdemli tutumuyla her defasında şaşırtıyor, biraz daha büyüyor.
Dün AK Parti grup toplantısına sadece Türkiye değil dünya da kilitlenmişti. Erdoğan’ın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili yaptığı açıklamaları uluslararası medya canlı olarak yayınladı.
Erdoğan, ulaşılan bilgiler ve deliller Suudi Arabistan vatandaşı Cemal Kaşıkçı’nın ülkesinin İstanbul Başkonsolosluk binasında “vahşice” katledildiğini gösteriyor, dedi. Vahşice vurgusuyla “Kaşıkçı’nın cesedi parçalandı” iddiası biraz daha güçlendi.
Erdoğan’ın cinayet takvimine ilişkin paylaştığı somut bilgiler, Kaşıkçı’nın Suud’ların komik iddiasındaki gibi arbedede, tesadüfen değil bilakis taammüden, planlı şekilde öldürüldüğünü dünya göstermiş oldu.
Altı önemli soru sordu Cumhurbaşkanı. Her biri zihin açıcıydı amaasıl mühimi cinayeti kapatmaya, hiç değilse Prens Selman’dan uzaklaştırmaya çalışan Suudi ve ABD yönetimini adil bir tutum almaya zorlayıcı nitelikteydi.
Kral Selman’a hitaben, olayla ilgili 15+3 kişinin Türkiye’ye verilmesini, yargılamanın İstanbul’da yapılmasını talep etti Cumhurbaşkanı.
Hakkı teslim edilmeli ki, Türkiye bu olayı hem doğru hem dürüst yönetti, yönetiyor.
***
Dünün merak uyandıran diğer konusu ise kuşkusuz Cumhur İttifakı tarafları arasında yükselen gerilimin nasıl neticeleneceği idi.
Devlet Bahçeli grup toplantısında Danıştay’ın gündeme soktuğu “andımız” tekerlemesini bir kez daha yücelterek ırkçı Türklük vurgusunu, millet vurgusunun üzerinde tuttu. Af bahsini açtı ve AK Parti ile zaten farklı olan bakış açısı gibi dilini de keskinleştirdi. Eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı hedef alan tehdit ve hakaretlerine verilen haklı cevapları gerilimi artırma çabası gibi değerlendirdi.
Toplantı sonrasında yaptığı ek açıklama ise esip gürleme şeklinde cereyan eden yaklaşımının muhatabıyla konuşma zeminini de yok etmemesi için bir çaba olarak değerlendirilebilir. “seçimlere kendi adaylarımızla ve amblemimizle gireceğiz ama ittifak duruyor” dedi Bahçeli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı açıklamada bu başlıkların hepsine sarih bir açıklama getirdi.
Cumhur ittifakını bizzat cumhurun kendisinin yaptığını, partilerin bunun gereğini yerine getirdiğini hatırlatarak “Görüş farklılıklarımızın Cumhur İttifakı’na gölge düşürmesine fırsat vermemeliyiz. MHP ‘yerel seçimlerde biz kendi yolumuza’ diyorsa biz de ‘Herkes kendi yoluna’ deriz” sözleriyle yapıcı ve gerçekçi bir tutum aldı.
Böylece 24 Haziran’dan farklı olarak bu kez hukuki alt yapısı olmayan ve uygulanabilirliği zor ve şüpheli görünen bir ittifakın bir şekilde oluştuktan sonra yol açabileceği sorunlar baştan saf dışı edilmiş oldu.
AK Parti’nin de, MHP’nin de Mart 2019’a kendisi olarak girecek olmasıyla hem yeni sistem ve yeni dönemdeki potansiyelleri görülecek, hem de partilerin kimlikleri kendi sınırlarına çekilerek fabrika ayarları yeniden yüklenecek.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yol arkadaşım” dediği Bekir Bozdağ’a sahip çıktığı “asla feda etmem” dediği bölüm ise Erdoğan’a ve AK Parti’ye hassaten gönül veren taban için çok değerliydi.
Çünkü ne Bekir Bozdağ vatan, millet, bayrak sevgisi ve sadakatı nedeniyle sorguya çekilebilecek biridir, ne de ırkçı andımız tekerlemesi nedeniyle ifade ettiği görüşleri.
Kürt’üyle Türk’üyle bu millet de, şahsen Bekir Bozdağ da 15 Temmuz’da öyle bir sınamadan geçti ki, sicili lekeli bir faşistin ırkçı tekerlemesiyle teste tâbi tutmaya kalkmak hem züldür, hem lüzumsuz.
Şu notu düşmeden yazıyı bitiremem.
Bu kadar hareketli bir günde Kılıçdaroğlu günün kaybedeni olmayı yine başardı.
“Türkiye sırf para için Kaşıkçı katillerinin kaçmasına göz yumdu” diyerek!