Maç başladıktan sonra, aradan tam 25 dakika geçmesine rağmen; pozisyondan vazgeçtim, Beşiktaş’ın rakip kaleye yönelik (İsabetli ya da isabetsiz) tek şutu bile yoktu... Ama o süre içinde, Karius gol kurtarmakla maşguldü. Gerçi Beşiktaş; çok geç gelen ilk şutundan sonra, nihayet açılmaya başladı.
Beşiktaş’ın bir türlü rayına oturmamasından olacak, Caner anlamsız bir gerginlik içindeydi. Kendisine yapılan sıradan bir faul sonrası; orta ve yan hakemlere yönelik öfke krizine tutuldu. Neler söyledi elbette bilmiyoruz ama, ağzına geleni söyleyip durdu. Ona karşı gösterilen büyük hoşgörüyü garipsedim. Çünkü kırmızı karta resmen davetiye çıkardı. Hem fazla sertti, hem fazla uzattı.
***
Rodellaga’nın serbest atışında, Karius’un müthiş kurtarışı; maçın o ana kadarki gole en yakın anıydı. Golün bir türlü gelmemesi ve üstüne üstlük rakibin bu mutlak gol pozisyonu, Beşiktaş’ı biraz sert oynamaya zorladı.
Ne yaparsa yapsın, (Belki atak sayısı fazla olsa da) ilk yarıda pozisyon sayısı sınırlı kaldı. Burak Yılmaz’ın hafif çapraz şutu dışında, yürek hoplattıkları an olmadı. Yani Beşiktaş verimsizdi... Bu yarıda Denizli’nin daha net girişimleri vardı. Karşı çıkan gene Karius’tu...
***
Beşiktaş bazen, etkili ve tempolu oynamayı istemediği ya da bunu ileri dakikalara ertelediği anları olur... Ama dün öyle değildi. Oynamak istiyor ama oynayamıyordu. Bunun da temel nedenlerinden biri; Denizli’nin Beşiktaş ataklarına karşı, bariyer döşeme becerisiydi. Aradan tam bir saat geçtikten sonra, ancak duruma hakim oldular. Nkoudou ilk golünü attı.
Bu arada... Saki’nin Diaby’ye giriştiği sert çift dalış, kırmızıyı gerektiriyordu. VAR da yanıldı.