CHP'nin referandum taktiğini FETÖ aklıyla belirlediğini yazmıştık. Bir tür takiye yani. "AKP değil AK Parti" demek, "Başbakan ve Cumhurbaşkanı değişmiyor nasılsa" diyerek muhafazakar seçmene sağdan yanaşmak gibi şeyler...
CHP'nin FETÖ ve PKK'ya müzahir politikalar geliştirmesinin tarihi daha eskiye dayanıyor fakat. Bana kalırsa Kılıçdaroğlu'nun CHP genel başkanlığı koltuğuna oturtulmasıyla başladı bu süreç. O olay aydınlatıldığında her şey çok daha net ortaya çıkacaktır zaten, ama o günden bugüne yaşananları alt alta sıralayınca da manzara net aslında.
"FETÖ'yü memleketin başına AK Parti sardı" savunması ilk etapta doğru görünse de bu yapının 40 yıldır gizlenerek, her girdiği yapının şeklini alarak hareket ettiği gerçeği bu iddiayı geçersiz kılıyor.
Takiyeye başvurarak illegal bir yapıya dönüşmeleri sebebi de dinin görünürlüğünün devletin her kurumunda yasak olması. CHP zihniyetindeki din düşmanlığıdır, bu yapının İslami prensipleri dahi hiçe sayan ruhsatlar icat ederek TSK'da en laik, sol örgütlerde en solcu, toplum içinde de en Müslüman görünmelerine sebep olan.
Toplum nezdinde meşru kabul edilmelerine yol açan da yine sekülerliğin devletin ideolojisi haline getirmesidir.
Yani böyle bir yapının AK Parti döneminde daha da güçlenmiş olması, ancak ve ancak kendine güven kazanarak gerçek niyetini ortaya koymasına sebep olduğu için hayra vesile sayılmalıdır. Daha uzun süre saman altından su yürüterek sızma işine devam etselerdi ve karşılarında "Ölümüne ölümüne" diyen bir Erdoğan olmasaydı ülkeyi anahtar teslim verecektik bunlara.
O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor ama çok boş konuşuyor.
***
17-25 Aralık'tan sonra CHP'nin FETÖ ile dayanışma içine girdiği, CHP'li vekillerin FETÖ'nün yayın organları için eylem yaptığı, FETÖ'nün eline tutuşturduklarıyla seçim kampanyası yürüttüğü, yine FETÖ'nün prodüksiyonu kavramlarla konuştuğu biliniyor.
15 Temmuz'dan sonraki ikircikli tavrın sebebi de bu zaten.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, darbe girişiminden sonra bir türlü FETÖ diyememesi, FETÖ'den tutuklu kişilerin adlarını miting meydanında haykırması, darbecilerin öldürdüğü ve yaraladığı kişilerin değil de darbecilerin derdine düşmesi, işkence iddiasını ortaya atması, OHAL kapsamında FETÖ ve PKK ile etkin mücadeleye karşı çıkması ve en son "15 Temmuz kontrollü darbeydi" demesi...
Tüm bunlar, CHP'yi FETÖ'nün kullanımına açtığını gösteriyor.
***
"Kontrollü darde" dediği 15 Temmuz akşamı, halkı biçen tankların Atatürk Havalimanı'nda Kemal Kılıçdaroğlu'na yol vermesi de ayrı bir tartışma konusu.
"Oteller bizi almadı o yüzden Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine gittim" açıklaması ise tam Kılıçdaroğlu'luk.
Otele gitseydi de durumun kendisi için değişmeyeceğini idrak edemiyor.
Ev ya da otel fark etmiyor; mesele nereye gittiği değil, darbe akşamı vatandaşlar ölümü göze alıp darbecileri püskürtürken, ülkenin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı FETÖ darbesini kırmak için "Ölümüne, ölümün" gidiyorken Kılıçdaroğlu'nun, güvenli bir yere çekilip, "Dikkatle izliyoruz" demekle yetinmesi ve o gün bugündür FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmekten geri durmaması...
***
CHP'li vekiller her gün memleketin bir yerinde vatandaşlardan azar yiyor. "Evetçileri denize dökeriz" diyen Hüsnü Bozkurt kendi memleketinde sokağa çıkamıyor. "Madem Erzincanlısın, Başbakanı destekle" diyen yaşlı amcadan sonra ayarları bozulan Tuncay Özkan hayır otobüsünden vatandaşa hakaret yağdırıyor. Muharrem İnce, "Hayır afişini indireni asın buraya" haykırıyor, lakin afişin ipini kesen karga çıkıyor.
CHP'nin kurtuluşu bu referandum da ama maalesef CHP'liler fark edemiyor.
Hal böyle olunca hayır afişinin ipini kesen kargalar bile gülüyor CHP'ye.