“28 Şubat mahkûmları serbest bırakılsın, adalet yerini bulsun” diye diye yıllar geçti. İnsan, dışarıda yılların nasıl geçtiğini anlamazken zindanda saliseleri yıl gibi sayar. Bir de haksızlığını haykırdığında sesine yankı bulamazsa, kardeşleri onu unutmuşsa…
Zorlu günlerden geçiyoruz. Bu zorlu günlerde, 15 Temmuz ihanetini yapanların, Müslüman Anadolu halkını tank ve uçaklarla bombalayanların bile ‘hakları’ konuşulurken, 20 yılı aşan 28 Şubat mahkûmiyetleri gözardı ediliyor. En acısı da, hukuksuzluk yapıldığını, komplolar neticesinde bu insanların zindanlarda tutulduğunu herkesin bilmesi ve ikrar etmesine rağmen bir adımın atılmaması. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’na, devletin en yüksek organlarının hazırladığı raporlarda 28 Şubat cuntasının ve bu cuntayla işbirliği yapan Fethullahçı Terör Örgütü’nün adaleti kendi çıkarları için nasıl kullandıkları aşikâr anlatılıyor. Lâkin mağdurlar Müslüman Anadolu’nun evlatları olunca kimsenin kılı kıpırdamıyor!
Zindandaki Müslümanlar bugün serbest bırakılsa da 20 yılın açtığı derin yaraların kapanması imkânsız. Özgürlükten men edilme, haksız yere zindanda tutulma, işkence vs… Bunların bedeli, tabiî ki mahkemelerin asgari ücret üzerinden hesapladığı miktar değil! Bu hesap, mahkeme-i kübrâya kaldı. Bu adaletsizliğe ses çıkarmayan, göz yuman kim varsa, şahidleri azaları olacak o güne kendilerini hazırlasınlar. İmtiyaz da yok temyiz de; tek celsede hesaplarımız görülecek, defterimiz dürülecek!..
Adaletin yerini bulmasını beklerken hastalıklar beklemiyor. Dört duvar arasında bir de hastalıklarla uğraşıyorsunuz. Aslında pek de mücadele edemiyorsunuz çünkü cezaevleri insanı yaşatmak için değil, “öldüremezsek bile sakat bırakalım” zihniyetiyle yapıldığından çaresiz kalıyorsunuz. Yukarıda da yazdığım üzere kimsenin de umurunda olmadığından ölüme terkediliyorsunuz.
İşte bunlardan biri, 28 Şubat’ın mahkûmlarından Şehmus Alpsoy cezaevinde kanser oldu. Durumu ağır. Alpsoy’un neler yaşadığını, arkadaşlarının bana ulaştırdığı bilgi notundan okuyalım:
“2000 senesinde Şehmus Alpsoy ve babası M. Emin Alpsoy ile birlikte, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldılar.
2 No’lu Sincan F Tipi cezaevinde yatmaktayken 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖcülere yer açılması bahanesiyle 2 No’lu Tekirdağ F Tipi’ne gönderildiler. Burada uzun zaman sancı çeken Şehmus, idrarından kan gelmesine rağmen revire çıkma isteği reddedildi. Revire çıktığında ise cezaevi doktorunun baştan savma muayeneleri, devlet hastanesindeki ihmalkârlık, tetkiklerin cezaevi görevlileri tarafından doktora ulaştırılmaması vs. sebeplerle hastalığının teşhisi sürekli geciktirildi. Nihayetinde bir gece tekrardan acile kaldırılmak zorunda kaldı ve bağırsağı dışarı alındı. Kolon kanseri teşhisi yapıldı. Bu yılın Ocak ayı içerisinde tekrardan Ankara'ya sevki yapıldı. Numune Hastanesi tarafından kontrol altına alındı. Tümörün küçülmesi sağlandı fakat mesaneye de yayılmıştı.
Adli Tıp, 27.3.2017 tarihinde 6 ay süreyle ceza ertelenmesine uygun olduğu raporu verdi. Bu süre zarfında kemoterapi aldı. Ağırlaştırılmış müebbete mahkûm edildiği için ceza ertelemesi kabul edilmedi. 13 Temmuz'da büyük bir operasyon geçirdi. Kolonun bir kısmı, mesanesi ve apandisiti alındı.
Şu anda vücudunun sağ tarafında ve sol tarafında torbayla yaşıyor. Ameliyattan sonra hala kemoterapi görüyor. Ocak ayında Cumhurbaşkanlığı affı için başvuruldu. Geçtiğimiz ay Adli Tıp muayene için çağırdı ve raporu hazırladı. Fakat raporun muhteviyatı ile ilgili bir türlü bilgi alamadık.
Şu anda hastalığı 3. evreye girdi; kolon kanseri. Hayatını tek başına idame ettiremez, bakıma muhtaç.”
Şehmus kardeşimiz gibi çok sayıda kardeşimiz zindanlarda hastalıklara mücadele etmeye çabalıyor. Bizler, 28 Şubat tutsaklarına özgürlük derken dirilerini kastediyoruz cesedlerini değil; bilmem anlatabildim mi!..
Adli Tıp bir an önce hazırladığı raporu Cumhurbaşkanlığı’na ulaştırmalı ve Şehmuz kardeşimizin tedavisi ailesinin yanında devam etmeli. Adalet de vicdan da insanlık da bunun gerektirir.