İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TBMM'deki bütçe görüşmeleri sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde, terör örgütleriyle irtibat ve iltisakı olan militanların işe alındığını açıklamıştı.
Rakamlar verdi: "455'inin PKK ve KCK kaydı var, 80'inin DHKP-C kaydı var, 20'sinin de MLKP kaydı var, 2'sini MKP kaydı var..."
Sabah gazetesi, terör bağlantılı isimlere FETÖ'cülerin de eklendiğini isimler vererek yazdı. Bunların arasında FETÖ soruşturmalarında tutuklanıp cezaevinden çıkan bir eski üsteğmen ile polis akademisinden atılan ve "ev ağabeyliği" yapanlar var...
Ekrem İmamoğlu, "bunlar terör örgütü üyesi ise gelip tutuklayacaksınız..." diyerek Bakan Soylu'yu yalan ve iftira atmakla suçladı.
Ancak Soylu'nun açıklamasının İmamoğlu'nun kimyasını bozduğu da görüldü. "Bakan ciddi bir muayeneye tutulmalıdır" dedi.
Bu konu, öyle lagaluga ile geçiştirilecek bir konu değil.
İmamoğlu'nun kuru gürültü çıkararak boş konuşması bu konunun ciddiyetini unutturmaz.
Terör örgütü üyelerinden, irtibatlı olanlardan bahsediyoruz. Bunların kiminin henüz mahkeme kararı yok. Ancak dağ kadrosu ile birliktelikleri, kayıtları var. Pensilvanya'ya bağlı olanlar habire "geri geliyoruz, bütün kurumları tekrar alacağız" diyorlar...
Birileri, "Ne yani bunlar işsiz mi kalsın, toplumdan soyutlansınlar m?" diyebilir.
Bu konuda 6 önemli mesele var.
1. PKK ve FETÖ ile irtibatlı olanları, adi suçlularla karıştırmamak lazım. Bunlar hiç pişmanlık duymamış, örgütlerinden hiç kopmamış kişiler. Öyle ki uyuyan hücreler halinde, Kandil'den, Pensilvanya'dan gelen bir talimatla her an bir terör eylemine katılabilirler.
2. Bu potansiyel tehdit militanlarını, belediyelerde işe almak son derece tehlikeli bir güvenlik riskidir. İstanbul ve Türkiye için büyük tehdittir. Bunların çeşitli birimlerden aynı anda harekete geçmeleri bir kaos ortamını kısa sürede tetikleyebilir.
3. İBB Başkanı İmamoğlu bu meseleyi örtbas etmeye, hafife almaya mecburdur. Çünkü HDP/PKK ve FETÖ sayesinde seçim kazandığı için bir diyet ödeyecektir.
4. Devletin gözü önünde terörle irtibatlı olanları belediyelerde işe almak devlete meydan okumaktır. 15 Temmuz ihanetini söndürmüş devlet aklının/gücünün, millet kahramanlığının bu meydan okuma karşısında susacağını, sineceğini zannetmek akıl tutulmasıdır, bedeli ağır olur...
5. Akşener'in, Karamollaoğlu'nun, Davutoğlu'nun ve Babacan'ın, ihanet kokan bu bedel ödeme karşısında sessiz kalmaları ise işlenen suça ortak olmaktır.
6. İmamoğlu'nun devlete meydan okuyan bu uygulaması, -Allah korusun- Zillet İttifakı'nın 2023 seçimlerini kazanması halinde PKK'ya ve FETÖ'ye hangi diyetlerin ödeneceği konusunda tehlikeli işaretler vermektedir.
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, gazetedeki köşesinde, "Rumlar öyle meze yapar ki kardeşim, helali hoş olsun, Kıbrıs'ı veresin gelir" diye yazdı.
Hadi bu şahıs Atatürk kitabı ticareti ile köşeyi dönmüş, rakı için güzellemeler yapan biri. Anlayacağı dilden bir şeyler söyler geçersiniz.
Ama İmamoğlu'nun yaptığı öyle değil.
İstanbul'un ve vatandaşın güvenliği tehlikeye atılıyor.
Bu mesele, İçişleri Bakanı'nın konuşması ile noktalanmaz.