15 Temmuz'la ilgili davalar başladı.
Hepsi 15 Temmuz etrafında açılan birçok dava var.
Yargılamaların askeri ayağı var, sivil ayağı var, siyasi ayağı var. (Ya da olacak)
Aklıma gelen soru şu:
- Acaba, 15 Temmuz'un tam nasıl gerçekleştiğine ilişkin bütün yapıyı okuyabilen bir kişi, kurum var mı?
Açılan davalardan herhangi birisinde “Darbe girişimi” bütün boyutlarıyla okunabilmiş mi?
Mesela tam da “Kim kimdir? Darbe kalkışması şu şu ekipler tarafından gerçekleştirilmiştir” denebiliyor mu?
İddianameler var, şimdi savunmalar başladı. Savunmalarla birlikte yeni iddialar ortaya çıkıyor.
Yargı bir süreç işidir, işin kuralı budur. İddialar olacak, savunmalar olacak ve bunun içinden hüküm çıkacak.
Bir soru üzerinde herhalde pek çok durulacak gibi görünüyor. Nedir o?
- Darbe başlamadan önlenebilir miydi, bu kadar insanın şehit olmasına ya da yaralanmasına yol açılmayabilir miydi?
Bu sorunun şu ana kadar odaklaştığı nokta, MİT ile Genelkurmay Başkanlığı, sonra da MİT - Genelkurmay - Başbakan - Cumhurbaşkanı arasındaki ilk temasların sağlıklı işleyip işlemediği meselesi ile ilgili.
İkinci bir nokta da, Genelkurmay'ın darbe girişiminden emin olunduktan sonraki reflekslerinin sağlıklı olup olmadığı ile ilgili.
Birinci konu, TSK'daki hareketliliği MİT'e ihbar eden O.K. isimli Binbaşı'nın ihbar muhtevasının algılanmasında problem yaşandığı izlenimi ortaya koyuyor.
Binbaşı'nın ifadesini Yeni Şafak muhabiri Osman Özgan haberleştirdi. İfadenin konumuzla ilgili en çarpıcı boyutu kalkışmaya katılan bir Yarbay'ın kendisine “Bu gece faaliyetimiz olacak... Çok kan akacak” dediği bilgisi. Bunun yanında Binbaşı, kendi kanaati olarak da MİT'teki görevlilere şunları söylüyor:
“Bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum. Bana (MİT’te) ne olacağını sordular, ben de büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim. ‘Çok kan akacak’ dediklerine göre, bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını söyledim. Hatta kendilerine YAŞ kararlarında FETÖ’cülere karşı büyük bir temizlik olabileceği sürekli yazılıyor. Bu nedenle YAŞ öncesinde bir darbe faaliyeti olabileceğini söyledim.”
Evet Binbaşı böyle söylüyor:
- Çok kan akacak, dendi.
- Bu bir darbe olabilir.
Bu bilgi MİT'e ulaştığında saat henüz 14.30. Yani gün ortası.
Şimdi bundan sonra ne yaparsınız artık?
MİT'in, Genelkurmay'ın “Evet bir darbe girişimi ile karşı karşıyayız” kanaatine ulaştığı, daha ötede Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın bu kanaate ulaştığı saat hangi saattir?
Sayın Cumhurbaşkanı “Darbeyi eniştemden öğrendim” demişti.
Başbakan MİT'in kendisini aramamasından yakındı.
N'oldu o arada?
Bir iletişimsizlik mi oldu, MİT- Genelkurmay arasında bir algılama zaafı mı oldu, ne oldu?
Bir de, diyelim bir darbe girişimi olduğu kanaatine varıldı, deniyor ki, “Genelkurmay Başkanı şöyle değil de böyle bir uygulama yapsaydı, darbe önlenirdi.” Bunu söyleyen Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı. Şöyle diyor: "TSK'da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz 'personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016'da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı."
Bir mesele daha var: “Darbe lideri” olmakla yargılanan Akın Öztürk Genelkurmay Başkanı'nın yanında, onun talimatı ile darbecileri engellemeye çalıştığını söylüyor. Benzeri bir iddia yine darbe suçlamasıyla yargılanan Mehmet Dişli'ye ait. Her ikisi, “Genelkurmay Başkanı'na sorun” diyorlar.
Başa dönelim. Bir yargı süreci yaşıyoruz. Henüz bilinmezleri çok bir hadise 15 Temmuz.
En basitinden şunu söyleyelim:
- Zirvelerde iletişimsizlik olduysa problem.
- MİT- Genelkurmay seviyesinde algılama zaafı oldu ise daha büyük bir problem.
- Müdahalede geç kalınması ise çok daha ciddi bir zaaf.
249 şehit var ortada.