Pazar günü değerli dostum, Tokat Milletvekili, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’le birlikte yaptığımız ve beş yıldır Ülke TV ekranlarında devam eden İnce Fikir adlı programımızın sezon finalini yaptık. Konuklarımız KADEM-Kadın ve Demokrasi Derneği Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu ile KADEM yöneticilerinden Sezen Güngör, konumuz ise konuşulması giderek zorlaşan ama doğru düzgün konuşulması da o derece zaruri olan “kadın” ve “aile” idi.
Türkiye’de başka alanlarda karşılaştığımız bir hal, bu alanda da yaşanıyor çünkü: Sorunu çözmek için yola çıkan kimi aktörler, zamanla sorunun parçası haline geliyor. Sorunu ya da tartışmayı büyütüyor, odak kaydırıyor, zaman ve enerji kaybına yol açıyor.
KADEM’i hedef alan “karalama kampanyası” da böyleydi. Sahici kaygılarını samimiyetle dile getirenler bir yana, KADEM’in ne dediğine, ne yaptığına bakmadan ezbere linçe girişenler arasında siyasi hesap güdenler, şahsi kariyerini KADEM düşmanlığına borçlu olanlar ve yaşadığı sıkıntının müsebbibini KADEM sananlar çoğunluktaydı.
Haliyle KADEM’i de konuştuk. En çok önemsediğim, en az anlaşıldığını gördüğüm kısım, KADEM’in kuruluş gayesi. KADEM genç bir STK, 2013 tarihli. Haliyle KADEM’den önce de kadın dernekleri, platformları, oluşumları vardı ama onlar ya zorda kalanlara, okuyamayan kızlara yardım götürmek, ya başörtüsü dolayısıyla yaşanan hak gasplarını takip etmek amaçlıydı. Yaptıkları elbette çok değerliydi, hala öyle.
Ama KADEM, –anladığım kadarıyla- bunları da kapsayan fakat kadınların yaşadığı sorunları bütünlük içinde alarak çözümler üretmeye talip olan bir STK. Kız öğrenciler için ülke genelinde yurt açıyor, aileyi güçlendirip şiddeti azaltmaya, mağduru korumaya yönelik tutum alıyor, kongreler seminerler düzenliyor, akademik hakemli dergi çıkarıyor ve somut-sonuç alıcı projeler yürütüyor.
***
“Geleceğe işbaşı” adını verdikleri projeyi mesela, bilhassa önemsiyorum. Her toplumda olduğu gibi bizde de kimsenin fark etmediği görünmez sorun alanları var ne yazık ki ve sivil toplum tam da bu alanlarda duyarlı ve aktif olmalı çünkü.
Biliyorsunuz, pek çok farklı ve zorlu sebeple biyolojik ebeveynleri yanında kalamadıkları için devlet korumasına alınan çocuklarımız 18 yaşına geldiklerinde artık yurtlarda kalamıyor. Denizden çıkmış balık gibi oluyor ve -Allah korusun, türlü tehlikelerle karşı karşıya kalabiliyorlar. KADEM işte, 18 yaşına gelmiş ve artık yurtlarda kalamayacak olan genç kızlarımıza “ablalık-annelik” yapmaya çalışıyor! Onlara mesleki beceri kazandırmanın yanısıra “dış dünya”yı öğretmeye çalışıyor. Para nasıl kazanılır nasıl harcanır, evin geçimi ve düzeni nasıl sağlanır, insan ilişkileri nasıl yürütülür, genç bir kız nasıl oturup kalkmalı, nasıl konuşmalı, başkalarıyla mesafeyi nasıl ayarlamalı gibi normal şartlarda her çocuğun büyürken ev içinde, aile arasında ve gündelik hayat akışı içinde edindiği bilgi, görgü ve deneyimi kazandırmaya çalışıyor. Kızlarımız bu kadar basit ve görünmez, ama genç bir insan için “hayati” bir öneme sahip bilgilerden mahrum kalmasın istiyor. Kimsenin gözüne sokmadan, kızlarımızı rencide etmeden...
***
Kamusal alanda Müslüman kimliğiyle ve değerleriyle var olan kadınlar uzun bir yoldan geliyor. KADEM bu yolda bir safhadır, vasıtadır. Çok yönlü kısıtlamalara ve hak gasplarına rağmen bu kadınlar, hem eğitimlerini tamamlayıp iş-değer-hizmet üreterek, hem ailelerine, çoluk çocuklarına sahip çıkarak zor olanı başardılar zaten.
Ama kendilerini “kurtardıktan sonra” kenara çekilip seyre de durmadılar. Zorda darda kalan, gadre uğrayan, şiddet gören kız kardeşlerinin derdiyle dertlendiler, örgütlendiler, yardıma koştular.
Bu zorlu mücadeleden başarıyla çıkmış yüz binlerce, milyonlarca kadının niyeti, emeği, gayreti lekelenmek istense de sonuç değişmeyecektir. Dinleyen helallik diliyor zaten. Kasıtta ısrar edenler ise kendi ahlakını sergiliyor, kendi sınavını veriyor.