Geçmişini yok sayan, ecdadına savaş açan bir anlayışla kuruldu son Türk devleti.
Amerika okyanusları aşarak, hiçbir bağı olmayan toprakları işgal ederken, biz yüzyıllarca birlikte yaşadığımız kardeşlerimizi inkâr ettik, “Başka kapıya” dedik.
600 yıllık bir çınara gençlik aşısı yapmak yerine, cılız bir dal dikerek, Batı’nın bizimle istediği gibi oynamasına imkân verdik.
On yıllarca bizi istedikleri gibi yönlendirdiler.
“Batılı” olmamız için bizi Ortadoğu’dan; hatta burnumuzun dibindeki komşulardan uzaklaştırmaya çalışırken, kendileri İslam coğrafyasını dibine kadar sömürdü, hatta “devlet başkanı” zannedilen Haçlı uşaklarının yatak odalarına kadar girdi.
Geç de olsa gücü keşfettik
Köksüz, kişiliksiz bir Türkiye’yi ancak “uşak” olarak içeri alabileceklerini geç de olsa anladık.
Devletlerin asıl gücü milletidir.
Ve ülkeleri yönetenler, vesayet odaklarına değil de milletine yaslanmayı becerebilirse, hiçbir entrika ve kumpastan etkilenmezler.
Nitekim Türkiye’de de öyle oldu.
Artık “stratejik ortak” masallarıyla avunan bir Türkiye yok.
Batılı liderlerle birlikte fotoğraf vermeyi başlı başına bir başarı olarak sunan anlayış gerilerde kaldı.
Yine Batı’yı önemseyen ama Doğu’yu da ihmal etmeyen, ilişkileri “uşak” olarak değil, “ortak” olarak sürdürmek isteyen bir dönem var artık.
Normal hayatında “kibir” endişesiyle bacak bacak üstüne atmayan ama “Kibirliye karşı kibirli görünmek sadaka vermek gibi sevaptır” düsturunca, kendisini “müstemleke valisi” gibi görenler karşısında mütekabiliyet esasına göre oturan bir anlayış yönetiyor artık Türkiye’yi.
Bize ders vermeye kalktılar
Bu değişiklik Batılı efendilerimizi (!) kızdırdı.
İçte ve dışta bütün müttefiklerini devreye soktular.
2007’deki parlamento darbesi, 2008’deki kapatma davası hep Türkiye'yi durdurmaya yönelik teşebbüslerdi.
Mayıs 2013'te ise Haçlı uzantıları sahaya indi ama bertaraf edildi.
Daha da öfkelendiler.
Eskiden üfleyince yön değiştiren Türkiye, şimdi bütün yöntemleri denedikleri halde yoluna devam ediyordu.
Çok güvendikleri “son koz”u devreye soktular.
17/25, Erdoğan’ı hedef alan bir “Yargı Darbesi”dir, “yolsuzluk soruşturması” olarak gören ya ahmaktır ya da alçak.
Bu teşebbüsleri de hezimetle sonuçlanınca öfkeden kudurdular.
Yedi düvel ve yerli hainler bir türlü hedefe ulaşamadı!
Peş peşe tattıkları ve hiç alışık olmadıkları bu hezimetlerden daha da beteri (!) artık maskeleri düşmüş, hain yüzleri ifşa olmuştu.
Bükemediniz, öpün...
Madem suçüstü yakalandılar, ne pahasına olursa olsun, Erdoğan’ı bertaraf edip eski Türkiye’yi geri getirmeleri gerekiyordu!
15 Temmuz, Amerika ve Avrupa’nın, FETÖ hainlerini koçbaşı olarak kullandığı bir işgal teşebbüsüdür ve bütün hesaplar “kesin sonuç” üzerine yapılmıştır.
Ama yine olmadı…
Dedik ya, Hakk’a ve halka yaslananlar için şeytana taş çıkartan entrikaların bile bir anlamı yoktur.
***
Haçlılar, her yenilgiden sonra biraz daha hırçınlaşıyor.
Ama Türkiye yoluna devam ediyor.
Mesela, Türkiye’ye gelmek isteyen turistleri neredeyse “hain” ilan edecek kadar ileri gittiler ama Antalya altın yılını yaşadı.
Dışarda ise dev adımlarla ilerleyen bir Türkiye var.
Bakmayın içimizdeki Haçlıların “Yalnız kaldık” yaygaralarına.
Sadece Katar ve Myanmar Krizleri bile Türkiye’nin gücünü anlamak için yeterlidir.
Ey Batılı dostlarımız!
Beceremiyorsunuz, Türkiye’yi durduramıyorsunuz…
Merak etmeyin, biz intikamcı Haçlılar gibi değiliz, uzatılan eli havada bırakmayız.
Ama bizi hâlâ ayaklarınızın ucunda aramayın, bakın; karşınızdayız…