CHP’lilerin kafası çok karıştı.
Seçim sonuçlarına göre; Kılıçdaroğlu ile yola devam mı edilmeli, yoksa olağanüstü kurultay ile İnce’yi genel başkanlığa mı getirmeli?
Her iki ismin basın toplantılarından çıkan sonuç şu:
İnce, “41 yıl sonra 30 barajını geçmişiz. Ben buradayım, bana derlerse ‘yürü önümüzden’ ben yürümeye hazırım.” diyor. Medyadaki CHP yandaşlarının da telkini bu yönde.
Kılıçdaroğlu ise “tamam, İnce partiden fazla oy aldı ama biz öyle istedik. CHP rozetini yakasından niye aldık? Ama Muharrem Bey, beklentilerin altında kaldı” dedikten sonra da kavgayı ilan etti: "Koltuk sevdalısı olan, bireysel çıkışlarla görev arayan kişilerin bu partide işi yoktur…”
İyi ki CHP’li değiliz. Yoksa kafamız çok karışık olurdu. Şöyle:
Tamam, İnce yüzde 30 oy aldı ve olağanüstü kurultay ile genel başkanlığa getirilebilir. İyi de bunun yolu belli. Olağanüstü kurultay için delege imzası gerekiyor. Delege hâkimiyeti Kılıçdaroğlu’nda.
Meclis grubuna, yani milletvekillerine gelince yüzde 90’ı Kılıçdaroğlu’nun yanından ayrılmaz.
İnce her iki kapıyı da zorlasa sonuç alamaz. Üstelik bir seçim başarısı bahanesiyle partiyi darmadağın eden koltuk sevdalısı damgası yer.
İnce için başka yol, CHP’den ayrılıp yeni parti kurması. Türkiye’nin siyaset tecrübesi gösteriyor ki, bunu deneyenlerin hiçbiri başarılı olamadı.
İyi ki CHP’li değiliz. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal...
Bu durumda şimdi ne olacak?
Kılıçdaroğlu’nun koltuğu bırakmaya hiç niyeti yok. Genel Merkez, İnce’ye salam politikası uygulayacak. İnce ince dilimler halinde doğranacak. Önce İnce’yi kırıp dökmeden meselenin soğutulması sağlanacak, operasyon zamana yayılacak.
Kılıçdaroğlu bunun işaretini dün verdi. Şöyle dedi:
“Muharrem İnce bizim bir değerimizdir, onu kucaklıyorum. Bizde ayrılık gayrılık yok, biz ilkelerin insanıyız. Sevgili arkadaşım Muharrem İnce 81 ili gezeceğim diyor. İl başkanlarıma talimatımdır. Karşılayacaksınız, heyecan içinde gezdireceksiniz. Uğurlayacaksınız…”
Deme de dur; gel bakalım Muharrem, uğurlar olsun Muharrem…
Kılıçdaroğlu; sanki CHP birinci parti olmuş, İnce de ilk turda seçilmiş havalarında başka bir zaman diliminden ışınlanmış gibi konuşuyor. “Hesap ortada” diyor, CHP’nin kazandığına inanılmasını istiyor. İzahı da basit; “halk kazandı, Cumhuriyet Halk Partisi isminde de halk var, o halde biz kazandık…”
İyi ki CHP’li değiliz. Bir yandan kafalar karışık, bir yandan da insanların aklıyla alay ediliyor.
İnce’ye destek verenlerle Kılıçdaroğlu yönetimi arasındaki tezat ve ayrışmanın bu defa bir hesaplaşmaya dönüşmesi kaçınılmaz.
İnce Erdoğan’ı tebrik ediyor, tabana ve geniş kesimlere uzlaşabilen, ortamı yumuşatmaya çalışan bir lider algısı pompalıyor.
Kılıçdaroğlu ise koltuğu korumak için Erdoğan’a karşı düşmanlık besliyor, “diktatörün nesini tebrik edecekmişim” diyor ve uzlaşmadan uzak, gerilimden beslenmek isteyen bir profil çiziyor.
Öyle ki, Kılıçdaroğlu Ertuğrul Özkök’ü bile şaşırtıyor:
“Kemal Kılıçdaroğlu denince dün gözümün önüne gelen insan şuydu... Bunca yıldır tanıdığım, izlediğim Türk siyasetine gelmiş en düzgün siyasetçilerden biri... Dünkü asabi açıklamasıyla beni de şaşırttı...”
Sözcü’de Yılmaz Özdil ise ikisine de öfkeli:
“Muharrem İnce, Antalya ve Denizli mitinglerinde beni yuhalattı. Netice? Ekmek için Ekmeleddin'den bile sekiz puan daha az aldı.(Erdoğan’dan) İlk defa bi şey rica ediyorum. İlk icraat olarak gözünü seveyim şunu (Kılıçdaroğlu’nu) görevden alıver, kırma beni. Kayyuma bile razıyız gari!..”
Hadi bakalım, CHP’li ol da kafan karışık olmasın…