Geçen yazımda Cumhur İttifakı’nın yerel seçimlere mutlaka taşınması gerektiğini söylemiştim. MHP’nin gündeme getirdiği af meselesinin de karşılıklı istişare ile hallu fasl edilmesi gerektiğine inandığımı vurgulamıştım.
AK Partimizin lideri ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Kırgızistan dönüşü uçakta yaptığı açıklamalar her iki konuda netleşmemizi sağladı. Başkan Erdoğan Cumhur İttifakı’nın sürdürülmesinden yana. O yüzden kırılganlıkların oluşmaması için istişare mekanizmalarının devrede olması gerektiğine inanıyor. Kendi ilkelerini ittifakın ruhuna uygun bir biçimde sürdürme kararlığında olması, süreci enfekte etmek isteyenlerin oyunlarını bozuyor.
Her iki konuda dediği gayet net.
Bir: Cumhur İttifakı’nın mahalli seçimlerde sürdürülmesi.
İki: Af meselesinin oturulup konuşulduktan sonra uygun bir çerçeveye oturtulması.
Kuşkusuz her iki konu ittifakın geleceği açısından önem arz ediyor. Birinci konu sadece ittifakın geleceği hakkında değil Başkanlık sisteminin geleceği açısından da önem taşıyor. Daha önce televizyon ekranlarında ve köşemde değindiğim gibi İstanbul ve Ankara gibi hayati önem arz eden büyükşehirlerde CHP-HDP bloğunun kazanması beraberinde yeni bir siyasal kaosu tetikleyecektir. Bu çerçevede MHP lideri Bahçeli’nin de büyük bir kaygıyla dile getirdiği gibi Başkanlık sistemi tekrar tartışmaya açılacak ve tekrar bir seçim gündemin baş köşesine oturtulacaktır.
AK Parti lideri olarak Başkan Erdoğan’ın yerel seçimlerde de ittifakın sürdürülmesine kapı aralaması, en önemlisi bunun nasıl olması gerektiğinin bir an önce istişare edilmesi gerektiğini söylemesi nirengi öneme sahiptir.
***
Cumhurbaşkanımızın af meselesinde ortaya koyduğu ilkesellik durduğumuz yeri gösteriyor. Devlete karşı işlenen suçlar ile kişilere karşı işlenen suçlar meselesi adaletin tesisi bakımından hayati öneme haiz bir ayrımdır.
MHP’nin gündeme taşıdığı ve şahsen benim de desteklediğim af meselesi Cumhurbaşkanımızın bu ilkesel hassasiyetiyle çelişmiyor. Geçmiş dönemlerden kaynaklı malum yargısal infazların yol açtığı dramlar ve infaz rejiminden neşet eden sorunlar mutlaka düzeltilmesi gereken konuların başında geliyor. İnfaz rejiminde yapılacak bir düzenleme bile bu sorunun çözüme kavuşmasını büyük ölçüde sağlar.
Eminim ki her iki partinin uzmanları bir araya geldiğinde adalete ve hukuka uygun, en önemlisi de toplum vicdanını örselemeyen, tersine verili adaletsizlikleri ve vicdansızlıkları ortadan kaldıran bir çerçeve üzerinde rahatlıkla anlaşırlar.
Yanlış anlaşılmaya dikkat
Geçen yazımda Cumhur İttifakı’nın sürmesi isteniyorsa, MHP’nin hassasiyetlerinin dikkate alınması gerektiğini söyledim.
Söylemek bile gereksiz: Benim önceliğim kendi partimdir. MHP’yi savunmak üstüme vazife değil.
MHP’nin hassasiyetlerinin dikkate alınmadığı ve bunun da kırılganlığa yol açtığı biçiminde AK Partimizi zan altında bırakan bir tespitin de sahibi değilim.
Dediğim doğru anlaşılsın: İttifak devam etsin isteniyorsa, bunun mekanizmaları oluşturulmalı. Bunun için hassasiyetlerin gözetilmesi gerektiğine vurgu yapmamdan daha doğal ne olabilir? Bunun MHP’yi savunmakla ne alakası var?
AK Partimizin Cumhur İttifakı çerçevesinde MHP’nin hassasiyetlerini gözetmesi ne kadar elzem ise MHP’nin de AK Parti’nin hassasiyetlerini gözetmesi bir o kadar elzemdir.
İttifak böyle bir şeydir.
Yeni dönemin siyaseti bundan sonra bu hassasiyetler üzerinden yürüyecektir. Eski dönemin siyaset anlayışı da alışkanlığı da bitti. Çünkü tek başınıza sadece kendi partinizin adayı olarak Başkan seçilemiyorsunuz. Meclis’te de bir başka partinin desteği olmadan sonuç alamıyorsunuz.
Bunu dememden rahatsızlık duyanların aklına şaşarım.