Bugüne kadar ÖSO askerimize tek mermi atmamış, yollara mayın döşememiş, sınırlarımıza tecavüz etmemiş, şehirlerimizde bomba patlatmamış, kamu araçlarını ateşe vermemiş, öğretmen kaçırıp öldürmemiş, sivil insanların üzerine “canlı bomba” salmamış, hamile eşinin yanında Türk subayının kafasına sıkmamış...
Bunları yapan tek örgüt var:
PKK...
CHP’li Eren Erdem, bu işleri yapan PKK’ya değil de, askerimizle birlikte savaşan ve “ölen” ÖSO’ya sallıyor... “İt sürüleri” diyor, “Nerden çıktı bunlar?”
Bırakalım “it sürüleri” gibi ağır ve sahibinin nezahetini ele veren bir ifadeyi, işbu Eren Erdem bugüne kadar PKK için palavradan da olsa, şöyle “hafif” tarafından bir tahkir sözcüğü kullanmış mı?
Canilere “cani” demiş mi?
Cinayetlerini eleştirmiş mi?
Eleştiriden de geçtik, PKK adlı katiller sürüsü hakkında, “Terör örgütü” nitelemesini kullanmış mı? Açıkça, “PKK bir terör örgütüdür” demiş mi?
Hayır…
Bunları dememiş, diyememiş, PKK terörünü hep anlayışlı bir suskunlukla karşılamış Eren Erdem, askerimizle birlikte savaşan ve ölen ÖSO’ya “it sürüleri” diyor, “Nerden çıktı bunlar?”
Nerden mi çıktılar?
Esed’inizin zulmünden kurtulup geldiler... Yabancı değiller; eşlerini, çocuklarını, anne ve babalarını misket bombalarında kaybedenler (senin ifadenle “kaybedenler sürüsü”) bunlar. Hanelerini savunuyor. Ağır silahlara ve bombardımanlara karşı hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Ve müstevlinin bölgeye çaktığı terör örgütlerine (DEAŞ’a, PKK’ya) karşı, askerimizle omuz omuza savaşıyorlar.
Bu mu zorunuza gitti?
Muhtemel bir “İran-Türkiye” savaşında İran’dan yana saf tutacağını söyleyen Eren Erdem Efendi, vaki Türkiye-Amerika savaşında Amerika’dan yana saf tutuyor, yani müstevlinin bölgedeki hesaplarını bozan ÖSO’ya sallıyor.
Esasında ÖSO’ya değil, Afrin operasyonunu yürüten TSK’ya sallıyor.
TSK’ya bir şey diyemediği, bunun bir mabat ve petka sorunu olduğunu bildiği için (yani “yemediği” için), itirazlarını (pardon küfürlerini) ÖSO üzerinden yolluyor.
Bunun genel başkanı da böyle.
Görünüşte Afrin operasyonunu destekliyor. Başka seçeneği yok çünkü; üzerinde yükseldiği sosyoloji ve sokağın sesi, başka tür davranmasına imkân vermiyor... Ama itirazlarını ÖSO üzerinden, birtakım yalanlarla dile getiriyor.
Efendim, Afrin operasyonuna karşı değillermiş. ÖSO’nun bu kadar ön plana çıkarılmasına ve zaferin ÖSO’ya maledilmesine karşıymışlar.
Kim zaferi ÖSO’ya malediyor Bay yalancı?
Kimler ÖSO’yu bu kadar ön plana çıkarıyor ve hangi beyanlarıyla (sözleriyle, açıklamalarıyla) bu zaferi üleştiriyor?
Zafer, “TSK’nın zaferi”dir.
Bunun aksini düşünen ve söyleyen mi var ki, karın ağrını dindirmek için birtakım “ucuz yalanlara” sarılıyorsun?
Hazır konu açılmışken, ÖSO rahatsızı Öztürk Yılmaz’a da bir parantez açmazsak olmaz.
DEAŞ Musul Başkonsolosluğumuzu bastığında, “Başkonsolos ben değilim” diyen bu yiğit diplomat, önceki gün Meclis çatısı altında bir basın toplantısı düzenledi ve “Bu şerefsiz, adi o… çocuklarına rest çekiyorum” diyerek, DEAŞ’a meydan okudu.
Sonra da bombasını patlattı: “Kafama silah dayadılar. O it sürüleri 101 gün beni öldüremedi. Ama burada şehit olmak istiyorum. Gelsinler.”
Madem şehit olmak istiyordun, bu sözleri o zaman sarf edecektin Öztürk’çüğüm... O zaman “Şerefsiz, adi o… çocukları. Başkonsolos benim. Gelin...” diyecektin.
Devletin sağ salim kurtarmış seni ellerinden ve aradan geçmiş kaç yıl, şimdi Meclis’in “güvenli çatısı” altında oturmuş, “O... çocukları” diye “kahramanca” küfürler ediyorsun.
Hem, Meclis’in çatısı altında bunlar nasıl laflar?
Hadi kendi nezahetine yakıştırdın. Senden her şey beklenir çünkü.
Meclis’in nezahetine nasıl yakıştırabiliyorsun?
Oldu mu şimdi Öztürk Efendi?
Bilmem ne çocukları diye saydırmak...
Oluyor mu yani?