CHP yürüyüşü ile ilgili olarak malum medyanın aynen Gezi kalkışmasındaki gibi büyük bir algı operasyonu var. Yürüyüş güzellemeleri, sempati haleleri, hepsi bizim için bildik psikolojik savaş argümanları...
Gezi kalkışması, bugün işin içindeki emniyet mensuplarının bağlantıları ile ortaya çıktı ki tam bir FETÖ organizasyonudur. Kırmızı elbiseli kadına yarım metreden gaz sıkmalar, çadırların yakılması ve benzeri provokasyonların hepsi FETÖ tezgâhıymış. Bugün yürüyüş güzellemeleri yapan medya o gün de Gezi güzellemeleri yapıyordu. Ama firari savcı Zekeriya Öz’ün “Gezi başarılı olsaydı hükümet üyeleri şimdi koltuklarında yoktu” itirafını hiç görmediler. Gezi’nin asıl amacının hükümeti yıkmak olduğunu hiç telaffuz etmediler, hala da etmiyorlar…
Şimdi de Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün adalet için olduğuna inanmamızı istiyorlar. Ne ibret verici ki, AK Parti hükümetinde bakanlık yapmış birileri de CHP’yi, “adalet yürüyüşü”nü anlamamızı istiyorlar. Ne ibret verici ki, CHP zihniyetini bizden daha iyi bilen bazı kalemler, hangi zeminde yazdıklarını da unutarak bize hukuk güzellemeleri yapıyorlar.
Adalet için değil, iktidara karşı, Erdoğan’a karşı yürüyorlar. Türkiye’yi Gezi’de olduğu gibi, MİT TIR'larının durdurulması ihanetinde olduğu gibi dünyaya şikâyet etmek için, bir kara propagandaya, bilgi kirliliğine, dezenformasyona malzeme çıkarmak için yürüyorlar.
Hatırlatayım. Yürüyüşün başlamasından bir gün önce 14 Haziran’da, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması üzerine şunu söyledi:
“Türkiye’nin, diktatörün çiftliği olmasına müsaade etmeyeceğiz. Gün gelecek Recep Tayyip Erdoğan uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanacaktır.”
Ertesi gün15 Haziran’dayürüyüşü başlatmak için Güvenpark'a gelen Kılıçdaroğlu da burada yaptığı konuşmada, "Bütün dünya duysun. Biz Türkiye'de kendi topraklarımızda bir dikta yönetimiyle karşı karşıyayız. Dikta istemiyoruz. 20 Temmuz darbesini yapanları istemiyoruz.”
Hani “adalet” yürüyüşüydü? Hedef Gezi kalkışmasından beri söylediklerinin aynısı: “Diktatörden kurtulmak.” ABD, Almanya, İngiltere, Fransa yani Batı Erdoğan’dan kurtulmak istiyor. Demek Kılıçdaroğlu, Türkiye için değil, başkaları için yürüyor…
FETÖ’nün taşeron olarak kullanıldığı 15 Temmuz darbe girişiminin de hedefi neydi? Erdoğan’dan, AK Parti’den kurtulmak…
CHP adalet için asla yürümüyor. CHP’nin ve onu destekleyenlerin tek hedefe seçimle elde edemedikleri iktidarı, demokrasi dışı yollarla, Erdoğan’ın devre dışı bırakılması tezgâhlarıyla elde etmek…
Bakınız hatırlatayım.
30 Mart 2014 yerel seçimlerinden on gün önce 19 Mart’ta Kılıçdaroğlu Samanyolu Haber canlı yayınında aynen şöyle konuşmuştu:
“Erdoğan için söylüyorum, emin olun yurt dışına kaçmaktan başka çaresi yoktur. Kaçsa da onu bu ülkeye getireceğiz. Yargılanacaktır, bunun kurtuluşu yok.”
Dört gün sonra meydanlarda daha da ileri gitti. Başbakan Erdoğan için "Darbeci, diktatör, malı götüren, yürütme organın başı" ifadelerini kullanıp, "O yurt dışına kaçacak. Ona uygun bir ülke buldum, Ömer el-Beşir'in ülkesi Sudan...” dedi.
CHP’nin, FETÖ’nün, PKK’nın, Batı istihbarat servislerinin amacı Erdoğan’dan kurtulmak...
Gezi kalkışması masumane başladı, isyana dönüştü. Bu yürüyüş de masumane başladı, provokasyonlarla bir kaosa dönüşmemesi için dua edelim.
CHP, Enis Berberoğlu üzerinden MİT TIRlarının durdurulması ihanetinde çok kötü yakalandı. Şimdi asıl soru şu: Can Dündar’a belgeleri veren Kılıçdaroğlu mu?
CHP’deki panik, alelacele Ankara’dan İstanbul’a yürümenin asıl sebebi bu mu?
CHP kendi suçlarını bastırmak için de mi yürüyor?