Tam da ordumuz terör örgütlerine karşı harekât yaparken, tam da iç cepheyi sağlamlaştırmak gerekirken, acımasız algı operasyonu devam edip duruyor.
Belli merkezlerden ve bilhassa medya üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi kutuplaştırdığı iddiasıyla hedefe konuyor.
ABD’si, AB’si, içerdeki adamları durmadan Erdoğan’a yönelik tezvirat, iftira, kin ve nefret peşinde...
Erdoğan’ın şahsı ile ilgili değil mesele. Erdoğan’ın Müslümanlığı hedef… Erdoğan, Müslümanlığından dolayı hedef...
Abdülhamid, Müslümanlığından dolayı hedefti. Menderes ezanı aslına çevirdiği için hedefti. Özal tabuları yıktığı için hedefti. Erbakan, Müslüman kimliği önde olduğu için hedefti. Beşi de milletin inancına saygılı ve bağlı oldukları için hedef seçildiler.
Türkiye’yi Erdoğan, AK Parti kutuplaştırmıyor.
Türkiye’yi bir asırdır; bizim Müslümanlığımızdan rahatsız olan, 1. Cihan savaşından sonra bize Batılı yaşam tarzını dayatan ve uydu bir Türkiye arzulayan Batı hayranları, Batı’nın adamları kutuplaştırdı.
Bir asırdır böyle.
Bir asırdır bizi Batı’nın vasi tayin ettiği merkezler kutuplaştırdı. Batı istihbarat servislerinin kontrol ve talimatlarıyla, Vesayet Ağalarının yönlendirmeleriyle; TSK içinden cuntacılar, Yüksek yargı mensuplarının çoğunluğu, üniversitelerden cüppeleri ile sokağa dökülenler, iş dünyasının Batı’ya organik bağlıları, kimi işçi-işveren sendikaları ve sivil toplum kuruluşları ile medyada kiraladıkları kalemşorlar, şer şebekesinin değirmenine su taşıdılar...
Ne demek istediğimin daha iyi anlaşılması için 28 Şubat’taki “mahşerin beş atlısı” cephesini hatırlayınız.
28 Şubat’ta Erbakan mı Türkiye’yi cepheleştirdi? Yoksa vazife taksimi ABD Dışişleri Bakanlığında yapıldıktan sonra devreye giren cuntacılar ve onların talimatıyla Refah-Yol hükümetini devirmek için manşetler atan medya baronları mı?
Evet, bir asırdır dört koldan saldırıya geçerek bizi cepheleştirdiler. Bugün yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali Erdoğan’ı hedefe koyuyorlar.
Evet, yüz yıldır cepheleştirmenin, kutuplaştırmanın temellerini; milli bünyemizi zayıflatmak, diriliş irademizi felce uğratmak için vesayetçiler attılar.
Dinimizi hayatın içinden çekip almaya kalktılar. Sloganları halkın beynine beton gibi döktüler: “Sen kalbini temiz tut, din Allah ile senin aranda” dediler. “Gericilik” icat ettiler. Mütedeyyin makul büyük kitleyi yobazlıkla, çağdışı olmakla yaftaladılar. Ellerine geçirdikleri gazeteler, sonra televizyonlar marifetiyle, sinema/sanat da dâhil dini değerler, din adamları itibarsızlaştırıldı, alay konusu yapıldı. Özal’a bile “takunyacı” dediler.
Bizi asırlardır biz yapan, cihan hâkimiyetimizi sağlayan değerleri horladılar, örselediler. Kur’an’a, Peygamberimize hakaret etmeyi ilericilik diye dayattılar.
Milletin değerlerine sahip çıkan, milletin gönlüne giren liderleri yalanlarla, iftiralarla acımasızca hedefe koydular. 2. Abdülhamid’e, Menderes’e, Özal’a, Erbakan’a ve Erdoğan’a aynı psikolojik harp vasıtaları ile saldırdılar.
Gençliği ve aileyi hedef aldılar. Üniversite gençliğinin içine ideolojik kutuplaşmayı soktular. Halkın çocuklarını sağcı-solcu, gerici-ilerici diye kutuplaştırdılar. Onları insafsızca zalimce çatıştırdılar. Cinayetler işlettiler. Katliamlar yaptırdılar. Bu ortamları darbelere gerekçe yaptılar. Hepsinde CIA’nın bilgisi, eli-kolu vardı.
En acımasız kutuplaştırmayı aidiyet konusunda yaptılar. Bir arada yaşayan, sımsıcak komşuluk yapan insanlarımızın arasında Sünni-Alevi, Türk-Kürt yangınlarını çıkardılar. PKK bölücülüğünü devletimizin başına tebelleş ettiler. Avrupa, FETÖ dâhil hepsine sahip çıktı. ABD binlerce tırla bunlara silah verdi.
Biz kendiliğimizden kutuplaşmadık. Bizi nefret üreterek, siyaset ve yaşam tarzlarımız üzerinden kin ve düşmanlık aşılayarak cepheleştirdiler.
Bunların Allah korkuları yok. Bunların insafı, vicdanı yok. Bunlarda utanma, arlanma da yok.
Bunlarda yalan var. Bunlarda iftira var. Bunlarda Haçlı’dan/Batı’dan medet ummak var. Bunlarda millet sevgisi değil, darbe seviciliği ve Batı hayranlığı var...